SaHRaZaT
YASANMASI GEREKEN ZAMAN MEKTUPLARI
hic boyle bakmamistim agaclara
boyle yesilden uzak
boyle duygusuz
biz ki ormanlarda unuturduk zamani
simdi yasam nobette
zaman uykusuz
ofke dokuluyor agaclardan
yurekler yapraklarda coskusuz
hic boyle dusunmemistim insanlari
boyle tek boyutlu
boyle soguk ve arzusuz
kanayan bir yara gibi duygular
asklar gecmeyen zaman tuzaginda
gun dogacak birazdan
sabahlar yarim bir ruya solugunda
bir boslukta ucusuyor bakislar
gozlerin safagi tukenmis
ne otusen kuslara bakiyor kimse
ne de ruzgarla sevisen bir yapraga
dudukler yirtarken yorgunlugu
ofkeler kufurle vuruluyor topraga

hep yalniz yasaniyor duygular
hic kimse gormuyor sanki kimseyi
kiminin
elleri karisinin saclarinda
kimi oturmus mektup yaziyor
yuregi cocuklarinin avuclarinda
kiminin buz baglamis gozleri
uzak bir sevgilinin bakislarinda
cole donmus butun sevgiler
bir pinar araniyor dagbaslarinda

varsin ozlemler cekiledursun
yurek yansin
asklar kul olsun
hayal ufuklarinda




Kucuk sey
En deðerli seyler kücük cikinlarda tasinirmis.Kücük bir beden cogu kez büyük bir ruha yataklik edermis. Ufak baliklar lezzetli olurmus. Atese kücük odunlar atilirsa alevler artarmis, büyük odunlar atesi söndürebilirmis.
Her kücük sey mutlaka ise yararmis, denizin deniz olmasinda kücük dereciklerin payi vazgecilebilir gibi degilmis. Bir çok kücük bir büyük edermis. Saganak dedigimiz kücük damlaciklardan ibaretmis. Ufacik bir yagmur kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmis.

Muazzam bir aydinlik kücük bir delikten görülebilirmis. Bir sac telinin gölgesi varmis. Saman cöpü rüzgarin yönünü gösterirmis. Bütün hasat bir kivilcim yüzünden elden gidebilirmis.

Büyük bir gemin batmasi için kücük bir delik yeterli imis. Ne kadar kücük olursa olsun isirmayan karinca yokmus. Basi kel olanin saci tel tel dökülürmüs.

Cok veren malindan, az veren canindan verirmis. Yükte hafif olmak pahada agir olmaya engel degilmis. Deve büyükmüs ama ot yermis, sahin kücükmüs ama et yermis. Insan kücük bir adama iyiligi dokundugu zaman cömertligi ögrenebilirmis, büyük adama iyilik edersen ögrenecegin sey izdirap olurmus. Büyük adamin büyüklügü devam ediyorsa bunun sebebi onun kücük adamlara gösterdigi ihtimam imis.

Büyük makineleri küçük çarklar çalistirirmis. Kücük baslangiçlar olmadan büyük sonuclarin saglandigi vaki degilmis...



Ne kadariniz gercek?
Ne kadariniz gerçek sizin? Kirk odali satonuzun kirkinci odasinda kilitler altinda sakladiginiz gerçek duygularinizla gerçek düsüncelerinizin ne kadari yansiyor hayatiniza? Söylenmeyen neler var kuytularda, hani kendinizden bile sakladiginiz, bir sinir kriziyle, ya da büyük bir aciyla, yahut da muhtesem bir sevinçle kabugunu çatlatip da ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz içinizde?
Ne kadariniz kendi sahtekarliginizin esiri?
Sevip de söyleyemediginiz, özleyip de açiklayamadigniz, ya da sevmeyip de sevginizin eksikligini içinize gömdügünüz oluyor mu? Korkakliklar var mi? Kalleslikler var mi? Yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir isaret mi bekliyor? Göründügünüz insan misiniz siz? Yoksa bir define arayicisi hazineler mi bulur içinizde? Ya da yikilmis bir kentin harabalerini mi tasiyor sunuz? Derininizde neler sakliyorsunuz?
............
Günahlardan yapilmis hayaller var mi içinizde?
Günahtan korktugunuzdan bunlari saklayip Tanri'yi mi kandirmaya ugrasiyorsunuz? Günahlari sevmiyor musunuz? Seviyor musunuz yoksa? Uzun bir yolculuga çikar gibi duygularinizla düsüncelerinizi denklere sarip da içlerinizde bir yerlere mi yerlestirdiniz? Bir gün yolculuk bitince açmayi mi düsünüyorsunuz? Aslinda yolculugun hiç bitmeyecegini ve denklerinizi hiç açmayacaginizi bilerek...
Birgün çildirsaniz da, bütün duygularinizla düsüncelerinizi açikça söyleseniz neler duyacagiz sizlerden?Gizli palyaçolar mi çikacak ortaya, yoksa korkakligin altinda bir istiridyenin içinde büyüyen inciler gibi büyümüs yigitlikler mi?
Kizginliklariniz yok mu sizin, öfkeleriniz, isyanlariniz?
Asklariniz yok mu?
Kendi sahtekarliginiza ne kadar esirsiniz?
Esaretten kurtulsanizda gerçekler dökülse ortaya, kendinize sasar misin?
Hiç düsündügünüz oluyor mu kirkinci odada neler var diye? Hangi unutulmaya çalisilmis sevgiler, dile getirilmeyen özlemler, söylenmeye söylenmeye birikmis öfkeler, hangi bosvermislikler, hangi inkar edilmis arzular yatiyor diplerde?
Ne kadariniz gerçek sizin?
Kimselerden korkmadiginiz kadar korkuyor musunuz kendinizden?
sehrin isiklarinin bulutlara yansidigi turuncu piriltili külrengi bir gecede, simseklerle bosanan bir yagmur basladiginda satonuzun odalarinda bir gezintiye çikiyor musunuz, agir agir yaklasip o kirkinci odaya açiyor musunuz kapiyi usulca? Gördükleriniz aglatiyor mu sizi? Bu kadar gerçegi, o odada saklayip, hayati yalandan yasadiginizi farketmek nasil bir sarsinti yaratiyor?
Yoksa ne gökyüzüne vuran isiklar, ne yagmur, ne de issiz gece, sizin kirkinci odaya yaklasmanizi saglamiyor mu? Korkuyor musunuz kendi gerçeklerinizden? Kirkinci odaniz size de mi kapali, kendi kendinize de mahrem misiniz?
Ne kadariniz gerçek sizin?
Ne kadariniz kendi sahtekarligina esir?
Biktiginiz olmuyor mu kendi yalanlarinizdan, hiç kendinizden SIKILDIGINIZ olmuyor mu? Kendinizi bir yerlere terkedip de gitmek istemiyor musunuz, bütün yalanlarinizdan uzak bir yere? söyle rahatça bütün duygularinizi, bütün düsüncelerinizi söyleyebileceginiz bir diyara, kendinizi bile yaniniza almadan...
Ah...aslinda ben onu seviyordum diye aglayacaginiz kimleri sakliyorsunuz koynunuzda?
Yüksek sesle elestirip de içinizden hak verdiginiz hangi düsünceler var? Kendinizi akilli bulurken aslinda gizlice kendi korkakliginizin itirafini nerelerde gizliyorsunuz?
Ne kadariniz gerçek sizin?
Ne kadariniz kendi sahtekarligina esir?
Bunu hiç düsündügünüz oluyor mu? Yoksa bunu düsünmek bile yasak mi size?
Neler var kirkinci odada?
Otuz dokuz odadan yapilmis hayatinizi, kirkinci odanin kapisini açmamak için yalandan mi yasiyorsunuz? Niye yapiyorsunuz bunu? Açsaniza kirkinci odayi, yagmurlu bir gecede belki...
Belki de hiç açmasiniz, kapali bir odayla yasarsiniz bütün ömrünüzü, kendinizden SIKILARAK.


INSAN OLMANIN KURALI
Bir Vucudunuz Olacak..
Sevseniz de, sevmeseniz de hayatiniz boyunca o vucuda sahip olacaksiniz.
Hayatta Dersler Alacaksiniz..
Hayat adinda gayri resmi bir okula yazilacaksiniz. Bu okulda her gun cesit cesit dersler alacaksiniz. Bazi dersleri sevecek, bazilarini gereksiz bulacaksiniz..

Hatalar Degil, Aldiginiz Dersler Onemli Olacak..
Buyumek demek denemek ve yanilmak demektir: Yani deneyler yapmak. Basarisizlikla sonuclanan deneyler de en az basariyla sonuclanan deneyler kadar onemlidir.

Bir Ders Ogrenene Kadar Tekrar Edilecektir..
Ders siz ogrenene kadar cesitli sekillerde karsiniza cikacaktir. Onu ogrendikten sonra ikinci derse gecilecektir.

Hayattan alinan Derslerin Sonu Yoktur..
Hayatin hic bir donemi yoktur ki ders alinmasin. Yasadiginiz surece ogreneceksiniz.

"Orasi" "Buradan" Daha Iyi Diye Bir Sey Yoktur.
Size gore "orasi" olan "burasi" haline geldiginde, "burdan" daha iyi gorunen "orasi" olacaktir.

Diger Insanlar Sizin Aynanizdir..
Sizin kendinizle ilgili sevdiginiz veya nefret ettiginiz bir seyi yansitmadigi surece baska birinin herhangi bir seyini sevmeniz ya da nefret etmeniz mumkun degildir.

Hayatta Ne Buldugunuz Size Baglidir..
Istediginiz kaynaklara ve arac gerece sahipsiniz. Bunlarla ne yapacaginiz sizin bileceginiz is. Secim size aittir.

Yanitlar Icinizde Saklidir..
Hayatta karsiniza cikacak sorulara yanitlari kendi icinizde bulabilirsiniz. Tek ihtiyaciniz dikkat etmeniz, dinlemeniz ve guvenmeniz.

Butun Bunlari Unutacaksiniz...

Istediginiz Zaman Hatirlayacaksiniz..



Satirlar Arasinda Saklisin Sen
Ne kitaplar okudum,kelimeler arasinda umuda yolculuk sakliydi.Ne mektuplar okudum Hasretle bezenmis.Ne satirlar yazdi kalemim,sevgiydi,askti sebebim…Hayata olan askim Buldum.Ötesini ise daha hala cözemedim…. Sence kalplere giremedim mi?
Yasananlari hissedemedim mi?Hayir,Yalan!Yazilari okurken,gözyaslarimi ne kadar da cok yanaklarimda hisettim… Yüregim burkuldu,titredi,bazende umutlarla doldu… Sence neler saklidir kitabin sayfalarinda?Bu sorunun yanitini simdiyedek bulabildin mi?
Aski,sevdayi cözebildin mi?..Senindeki yoksa cevabin benimkisi gibi“hayir“?Ben bilsen ne Kadar caba harcadim,ama yinede cevabini bulmadim….. Bilsen ne kadar cok geceler gözlerimi uyku tutmadi ne kadar cok geceler yildizlarlan dost oldum.Sensiz ve sabahsiz.Hala da cözümsüz duygularla basbasayim burada. Bos gözlerle ufuklari seyrediyorum.Kendimde deyilim,banbaska diyarlarda.sensizligin, Varoldugu bir haldeyim sanki..Böyle bir yer var mi,onu da bilmiyorum…..
Kitaplar,mektuplar,siirler yoksa yasanmamislari mi anlatiyorlar??
Bilemiyorum,belki de icimizdeki özlemi geri getiriyorlar.Gercekte de yasanmamislar degil midir Yazmalarimiza……………… (Sahrazat)

HER ISTE HAYIR VARDIR
Bir zamanlar Afrika'daki bir ülkede hüküm süre bir kral vardi. Kral, daha çocuklugundan itibaren arkadas oldugu, birlikte büyüdügü bir dostunu hiç yanindan ayirmazdi. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralin bu arkadasinin ise degisik bir huyu vardi. Ister kendi basina gelsin ister baskasinin, ister iyi olsun ister kötü, her olay karsisinda hep ayni seyi söylerdi: "Bunda da bir hayir var!"
Bir gün kralla arkadasi birlikte ava çiktilar. Kralin arkadasi tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ates ediyordu. Arkadasi muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlislik yapti ve kral ates ederken tüfegi geriye dogru patladi ve kralin bas parmagi koptu. Durumu gören arkadasi her zamanki sözünü söyledi:"Bunda da bir hayir var!" Kral aci ve öfkeyle bagirdi: "Bunda hayir filan yok! Görmüyor musun, parmagim koptu?" Ve sonra da kizginligi geçmedigi için arkadasini zindana attirdi. Bir yil kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yasadigi ve aslinda uzak durmasi gereken bir bölgede birkaç adamiy birlikte avlaniyordu. Yamyamlar onlari ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini,ayaklari bagladilar ve köyün meydanina odun yigdilar. Sonra da odunlarin ortasina diktikleri direklere bagladilar. Tam odunlari tutusturmaya geliyorlardi ki, krali basparmaginin olmadigini farkettiler. Bu kabile, batil inançlari nedeniyle uzuvlarindan biri eksik olan insanlari yemiyordu. Böyle bir insan yedikler takdirde baslarina kötü olaylar gelecegine inaniyorlardi. Bu korkuyla, krali çözdüler ve saliverdiler. Diger adamlari ise pisirip yediler. Sarayina döndügünde, kurtulusunun kopuk parmagi sayesinde gerçeklestigini anlayan kral, onca yillik arkadasina reva gördügü muameleden dolayi pisman oldu. Hemen zindana kostu ve zindandan çikardigi arkadasina basindan geçenleri bir bir anlatti. "Hakliymissin!"dedi. "Parmagiminkopmasinda gerçekten de bir hayir varmis. Iste bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttugum için özür diliyorum.
Yaptigim çok haksiz ve kötü birseydi."
"Hayir" diye karsilik verdi arkadasi.
"Bunda da bir hayir var."
"Ne diyorsun Allah askina?" diye hayretle bagirdi kral. "En yakýn arkadasimi bir yil boyunca zindanda tutmanin neresinde hayir olabilir."
"Düsünsene, ben zindanda olmasaydim, seninle birlikte avda olurdum, degil mi?


SADECE BIR SAAT!
Adam yorgun-argin eve dondugunde 5 yasindaki oglunu kapinin onunde beklerken bulmus. Cocuk babasina:
- "Baba 1 saatte ne kadar para kazaniyorsun?"
Zaten yorgun gelen adam:
- "Bu senin isin degil" diye yanitlamis.

Bunun uzerine cocuk:
- "Babacigim lutfen bilmek istiyorum" diye yanit vermis.

Adam, "Illa ki bilmek istiyorsan 20 dolar" diye yanit vermis.

Bunun uzerine cocuk:
- "Peki bana 10 dolar borc verir misin?" diye sormus.

Adam iyice sinirlenip:
- "Benim, senin sacma oyuncaklarina veya benzeri seylerine ayiracak param yok, hadi derhal odana git ve kapini kapat!" demis.

Cocuk sessizce odasina cikip kapisini kapatmis. Adam sinirli sinirli bu cocuk nasil boyle seylere cesaret eder diye dusunmus. Aradan bir saat gectikten sonra adam biraz daha sakinlesmis ve cocuga parayo neden istedigini bile sormadigini dusunmus, belki de gercekten lazimdi. Yukariya, cocugun odasina cikmis ve kapiyi acmis. Yataginda olan cocuga:
- "Uyuyor musun ?" diye sormus.

Cocuk, "Hayir" diye yanitlamis.

"Al bakalim istedigin 10 dolari, sana az once sert davrandigim icin uzgunum; ama uzun ve yorucu bir gun gecirdim" demis.

Cocuk sevincle haykirmis:
- "Tesekkurler babacigim".

Yastiginin altindan diger burusuk paralari cikarmis babasinin suratina bakmis ve yavasca paralari saymis bunu goren adam iyice sinirlenerek:
- "Paran oldugu halde neden benden para istiyorsun? Benim, senin sacma cocuk oyunlarina ayiracak vaktim yok" demis.

Cocuk:
- "Ama yeterince yoktu" diyerek, paralari babasina uzatmis ve soyle bitirmis:
- "Iste 20 dolar, 1 saatini alabilir miyim ?"...

Ne kadar mesgul olursak olalim, sevdiklerimize zaman ayirmayi unutmayalim.


ESKIDEN

Eskiden
Çember çevrilir,
Su musluktan içilir
Agaçlara tirmanilirdi
Bebekler bezden
Silahlar tahtadan
Resimler kömür karasindan yapilirdi
Kizlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
Isimleri konulur
Saatli maarif okunurdu
Komsuda pisen
Bize de piser
Bizde pisen komsuya düserdi
Geceler ayaz
Sokaklar karanlik
Yildizlar parlak olurdu
Tursu, salça, manti
Evde yapilir
Karpuz kuyuda sogutulurdu
Erik agacinin çiçegi
Pencere camimiza yaslanir
Güz yapraklari bahçemize düserdi
Kardan adam yapilir
Evlerde soba yakilir
Kiis gecelerinde masal anlatilirdi
Merdiven çikilir
Aidat ödenmez
Yönetici seçilmezdi
Evler badanali
Sokaklar lambasiz
Mahalleler bekçili olurdu
Ajans radyodan dinlenir
Çizgili roman okunur
Defterlere kenar süsü yapilirdi
Hayat
Arkasi yarin gibiydi
Kesintisizdi
Her gün yasanacak bir sey vardi
Herkes kendi düsünü kurar
Kendi hayatini oynardi
Simdi
Hayat tek perdelik bir oyun
Stand-up bir yalnizlik gibi
Simdi
Herkes
Yogun
Yorgun
Ve
Tek basina



Seni Seviyorum Demek yetmez
CICEKLE SUYUN HIKAYESI
Günün birinde bir cicekle su karsilasir ve arkadas olurlar. Ilk önceleri güzel bir arkadaslik olarak devam eder birliktelikleri, tabii zaman lâzimdir birbirlerini tanimak icin. Gel zaman, git zaman cicek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan ici icine sigmaz artik ve anlar ki, su'ya asik olmustur. Ilk kez asik olan cicek, etrafa kokular sacar,
"Sirf senin hatirin icin ey su" diye...

Öyle zaman gelir ki, artik su da icinde cicege karsi birseyler hissetmeye baslamistir. Zanneder ki, cicege asiktir ama su da ilk defa asik oluyordur. Günler ve aylar birbirini kovalalar ve cicek acaba "Su beni seviyor mu?" diye düsünmeye baslar. cünkü su, pek ilgilenmez cicekle... Halbuki cicek, aliskin degildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz. cicek, suya:
- "Seni seviyorum" der.
Su:
- "Ben de seni seviyorum" der.

Aradan zaman gecer ve cicek yine:
- "Seni seviyorum" der.
Su yine:
- "Ben de" der.

cicek, sabirlidir. Bekler, bekler, bekler...

Artik öyle bir duruma gelir ki, cicek koku sacamaz etrafa ve son kez suya:
- "Seni seviyorum." der.
Su da ona:
- "Söyledim ya ben de seni seviyorum." der.

ve gün gelir cicek yataklara düser. Hastalanmistir cicek artik. Rengi solmus, cehresi sararmistir cicegin. Yataklardadir artik cicek. Su da basinda bekler cicegin, yardimci olmak icin sevdigine...
Bellidir ki artik cicek ölecektir ve son kez zorlukla basini döndürerek cicek, suya der ki:
- "Seni ben,gercekten seviyorum."

cok hüzünlenir su bu durum karsisinda ve son care olarak bir doktor cagirir nedir sorun diye...

Doktor gelir ve muayene eder cicegi. Sonra söyle der doktor:
- "Hastanin durumu ümitsiz artik elimizden birsey gelmez."
Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalik nedir diye ve sorar doktora. Doktor, söyle bir bakar suya ve der ki:
- "cicegin bir hastaligi yok dostum" ...
Bu cicek sadece susuz kalmis, ölümü onun icin" der.

Ve anlamistir artik su, sevgiliye sadece "Seni seviyorum" demek yetmemektedir...



Basarilar Sizin Olmali
Bulundugunuz yer her zaman size dar gelir. Surekli yeniliklere açilmak, sürekli kosmak, sürekli farkli seylerle tanismak isteriz. Bazan büyük hedefler vardir. Bu hedefleri idealler çerçeveler. Bazan bir saat sonrasi için yemek yeme planlari yapmaktan tutun da 10 yil, 20 yil, 30 yil içerisinde bazi seyleri basarmak isteriz. Büyük ideallere yorulmadan yürürüz. Sayet hedefler yoksa, ya da küçük hedefler pesinden kosuyorsaniz hayat size sikinti verir.
Hiçbir kimse istedigi yere uçarak gelemez. Kus bile kavagin tepesine konmak için, en az yilanin sürünerek oraya ulasmada gösterdigi zorluk kadar kanat çirpmak zorundadir. Bir baska yol daha var ki o da kavagi kökünden keserek en uç yapraga ulasmak. iste o zaman basariyi yakaladiniz gibi gözükür ama ortada hiçbir sey kalmamistir. ikinci defa oraya ulasmak istediginizde kavak artik kurumus, ya da bir sobada hayatina son vermis olacaktir.

Basarilar sizin olmalidir. Dönüp geriye baktiginizda, uç noktalara gelmek için ne kadar ter döktügünüzü hatirlayabilmelisiniz. Aksi halde birilerine tutunarak geldiginiz yerde, siz basariyi yakaladiginizi kabul etseniz dahi insanlar size gülecektir. iç huzur her seyden önemlidir. Çiktiginiz yerlere baska insanlarin da ulasabilmesi için karla kapli yollari açmak gerekir. Yoksa, dama çiktiktan sonra merdiveni asagi atmak kolaydir.

Basariyi seyretmek kadar insana mutluluk veren baska bir sey olamaz. Düsünün bir kere duvara camlatip asacak kadar kiymet verdiginiz diplomaya bakarken kendinizle ne kadar gurur duyuyorsunuz. Bir binayi insa edip seyretmek, rüzgardan dalgalanan bugday basaklarini yaz aksaminda izlemek ve büyüttügünüz çocugunuzun basarilarini görmek.

Biryerlere ulasirken, feda edilen seylerde çok önemlidir. Kaybedilenler her zaman kazanilanlardan az olmalidir. Hele onuru gururu ve insan hakkini çigneyerek basari elde etmisseniz, yaptiginiz hatayi hatirlayinca diken gibi batacaktir size.

Tüm basarilar sizin olsun.

Ümit tasi
Küçük çocuk, deniz kenarinda gördügü yassi bir tasin güzelligine hayran olmustu. Mutlaka bir mücevherdi buldugu. Sekli de bir insan kalbi gibiydi. Üstelik de paril paril parlamaktaydi.
Çocuk, tasi avuçlayip evine kostu. Ve onu büyük bir heyecanla babasina uzatti. Adam, yavrusunun soguktan morarmis avucundaki tasin, birbirine sürtüldügünde kivilcim çikartan bir çakmak tasi oldugunu hemen anladi. Fakat bunu ona söyleyemedi.
Küçük çocuk, rüyalarini süsleyen bisiklete kavusmak için elindeki tasi satmak istiyor ve o paranin bir bölümüyle, bir de top alacagina inaniyordu. Fakat babasi buna yanasmiyordu.
Çocuk, isin kendisine düstügünü anladiginda, tatilde simit sattigi çarsiya gitti. Kuyumcu vitrinleri, göz kamastiran isiklarin aydinlattigi altin kolyelerle doluydu. Bir de, elindeki tasin çok daha küçük olanlariyla süslenen pahali yüzüklerle.
Çocuk, en gösterisli magazayi gözüne kestirdikten sonra, bir süre vitrin önünde bekledi. Içeride, dükkan sahibi oldugu anlasilan bir adam vardi. Müsteri olarak da, kürk mantolu bir hanim.
Küçük çocuk, biraz sonra içeri girdi. Ve cebinden çikardigi tasi dükkan sahibine uzatarak:
- Bu pirlantayi deniz kenarinda buldum efendim! dedi. Eger isterseniz size satarim.
Adam, tasa uzaktan bir göz atip:
- O sadece basit bir çakmak tasi, dedi. Bütün sahil o taslarla doludur.
- Hayir, diye atildi küçük çocuk. Isterseniz islatin. Ne kadar parladigini göreceksiniz.
Dükkan sahibi, zengin müsterisini kaçirmaktan korkuyor ve çocugu kolundan tutup atmayi planliyordu. Kadin, onun niyetini sezmisti. Çocugun tasina yakindan bakip:
- Tam istedigim sey! diye gülümsedi. Onu bana satar misin?
Küçük çocuk, tasinin gerçek degerini anlayan biriyle karsilasmis olmaktan son derece mutluydu. Kadinin cebine doldurdugu paralar ise, aklini basindan almisti. Defalarca tesekkür ettikten sonra, kosarak
Space powered by WWW.TURKBASE.DE - Rechtsverletzung melden