Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece
Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna
Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık her şeye
Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan
Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış
Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan
İçindeki çocuğa sarıl, sana insanı anlatır
Eller günahkar
Diller günahkar
Bir çağ yangını bu bütün
Dünya günahkar
Masum değiliz hiçbirimiz
-------------------------------
Bir gün evi düzenlerken fark ettim. Bir de baktım ki, benden çok
Yaman’ın eşyaları var... Küçük küçük poşetlerle sızmıştı. Aşk bir sızma
halidir... Yaman o kadar temiz bir adamdı ki ona kızamazdınız. Bir o
kadar da yiğitti. Ben derdim ki; bu adam ne zaman yorulacak! Meğer
acelesi varmış... Her şeyi o kadar yoğun, hızlı ve coşkulu yaşıyor ve
yaşatıyordu ki büyüleyici bir şeydi bu. Ben köşeleri çok olan bir
insandım. Yaman beni eğitti... Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi
benliğini ezmeden ''biz'' olabilme halidir... İnsan egosu denetlenmesi
en güç şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden
atlayabilirsiniz... Biz birbirimize karşı çok saygılıydık... Eee bazen
de sıkılırdık, hele üç beş aydır bir aradaysak birbirimizin gözüne
bakardık, önce kim gidecek diye, böyle nefes molaları da verirdik...
Döndüğümüzde yepyeni bir enerji ve hasret bekliyor olurdu bizi... Aşk
bazen de bir kıyamama halidir... Şunu çok açık yüreklilikle
söyleyebilirim, o benden daha iyi bir insandı... O kadar bebek, o kadar
adam, o kadar temiz, onun kadar beklentisiz, onun kadar temiz yaşamayı
öğrenmeye çalıştım. Buradan bir öğretmen öğrenci ilişkisi
anlaşılmasın... O, o kadar ahlaklı ve temizdi ki, yaşam biçimi ve duruşu
karşısında başka türlü olamazdınız. Onun yanında kirli kalamazdınız.
Böyle bir şölen gibi, bir lunapark gibi sevdalık yaşayınca bu görkemi
taşımayan her şey bir çadır tiyatrosu gibi geliyor insana... Bu ateşle
yanma hali o kadar derinden, için için yanıyor ki, dönüp bir başka
ölümlüyü yakmaya içi elvermiyor insanın... Yaman’la her günümüz
sevgililer günüydü... Eşine bu kadar çok çiçek getiren bir adamı daha
analar doğurmamıştır... Biz birçok defa sabah uyanıp birlikte gün
doğumunu seyreder, ne bileyim çingene vapuruna binip sabah erken boğaz’ı
turlardık. Bugün eksik olan ne? Bu topraklarda eksik aşk ve mutluluk
kutsanmaz, ayrılık ve acı kutsanmıştır... Birlikteliklerdeki tutku
kutsanmaz da, ayrılıklardaki tutku kutsanır hep... Yaralarıyla mutlu
olmaya daha yatkın bir kültüre sahibiz biz.
Meral OKAY
