Hayatı kavramak oldukça zor, derinliğini anlayabilmek için sanki okyanusun ortasına atılmış gibi yüzerek suyun üzerinde kalabilmek için savaş veriyoruz… kolay olmuyor haliyle karar vermek zamanını nasıl değerlendireceğine dair, çünkü sürekli bir meşguliyet mevcut ya da kendi kendimize uğraşacak birşeyler buluyoruz… aile, arkadaşlar, ilişkiler, belki can sıkıcı bir iş hayatı, ilgilenilen projeler, kitaplar, mutfak, saçın başın kişisel bakım, eh bir de evindeki koltuk onu da ihmal etmek istemiyor insan… hey gidi zaman hiç durmuyor ki yerinde….
Şöyle bir geriye bakıp hesaba başlıyorsun tabi. Diyelim ki 20 kişiden biri 100. yaşını görecek yani kafadan bir 5200 haftan var yaşamak için, oh mis ne çok di mi? Hesaba devam… ilk 600 haftan bir çocuktun akabinde 400 haftanı ergen olarak geçirdin, haliyle bu süreç içerisinde topluma ve sisteme pek bir yararın olmamıştır, kendi kararlarını da tam olarak verememişsindir ama normalinden bakarsak bir yetişkinin sorumlulukları da yüklenmemiştir omuzlarına tabiri caiz ise el bebek gül bebek ailen sana bakıp ileride fonksiyonlu biri olman için yetiştirdi…
20 yaşına geldiğinde kafadan 1000 haftan gitti… şimdi seçim bir nevi sende ya iş hayatına atılırsın ya da biraz daha okula gidip hayatın ciddiyetini daha ertelersin, genellikle 20-30 yaşlarda toplum için faydalı ama sömürülmeye de en uygun zamanlarını böylelikle başlıyorsun… diyelim ki 65 yaşına kadar çalışmayı hedefledin, gitti mi yine 2400 haftan hemde hiç farkında olmadan? Ne kadar mutlusun o süreç içerisinde, ne kadar verimlisin değişir tabi, çoluk çocuğa mı karıştın, kariyer mi yaptın, başarılı mı oldun ya da belki ev, mal, mülk sahibi bilemem ama dişini tırnağına takarak sırf emekliliğinde rahat etmek ya da ne bileyim belki çocuklarına birşeyler bırakmak adına çabalayıp durdun….
Kaldı geriye 1800 haftan, tabiî bu sadece bir varsayım, çünkü 20 kişiden 19 kişi 100 yaşına ulaşamıyor ortalama yaşama süreci ülkeden ülkeye, hayat şartları ve tabi ki kişisel sağlığa dayalı değişiyor, kısacası ortalama 80 yaşına gelsek yaklaşık 780 hafta kadar bir zamanımız kalır, anlayacağınız koskoca bir ömürün kıymetini bilmeksizin bir çocukluk dönemimiz kalıyor. Garip değil mi? standartları bir köşeye bırakalım yarına çıkabileceğimiz belli değilken yine de o kadar çok şey erteliyoruz ki… tamam bazen bir kayıp veya bir olay bizi silkeliyor ve artık değişeceğim, vakit ayıracağım diyoruz ama sonrası yine sil baştan, o kadar rutine bağlamışız ki, geçip gidiyor hayat işte…
siz hiç en sevdiğiniz ile sınandınız mı? Cevap evet veya hayır olsun, hiç durmayın kendinizin kıymetini bilin ve unutmayın öyle yada böyle hayat zarlarını her gün yeniden atıyor bu yüzden “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” ve "vakit varken tomurcukları toplayın, zaman hala uçup gidiyor ve bugün gülümseyen bu çiçek, yarın ölüyor olabilir”
isabella
-----
memento mori - memento vivere..