Bugün bazı şeyleri güncelleyelim, çünkü yok pandemi, yok ekonomi vs derken yine unutuldu gitti... “İstanbul sözleşmesi” diyorum, bir ışık yandımı hepinizde? Unutanlara, bilmeyenlere biraz anlatayım... Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen diğer adıyla İstanbul Sözleşmesidir. Gururluyuz milletçe dimi? Çünkü Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nin ilk imzacı devletlerinden olmuştur... hatta “dünya liderimiz” öncü olmuş, meclistede olumlu yönde oylanmıştır... bakmayın daha önce sayın cumhurbaşkanımızın “ kadın ve erkek eşit olamaz fıtrata ters”... “ kızmıdır, kadınmıdır bilmem” ... “kadına şiddet abartılıyor”.... “Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist” , vs. dediğine.. yada olumlu oylayan sayın milletvekillerin“ kadınlar iş arıyor diye işsizlik yüksek” ... “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse” .... “kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar”... “kahkaha atan iffetsizdir”... “Tecavüzcü kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur”... “hamile kadın sokakta dolaşamaz” ... “Annelerin, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir” ... “Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın”.... “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor”... “Kadınsa o da iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak” dediklerine... hatta devletin bedava dağıttığı aile ve ilim hali kitaplarında kadına karşı sözlerin oluşuna, neticede Ülkede Ak Parti gelene kadar ‘kadın' kelimesinin adı yoktu. Şimdi var. Kim geçirdi kadının mağduriyetlerini? Ak Parti iktidarı geçirdi…” yani öyle diyorlar en azından ve tabiki, kapı gibi sözleşmemiz için 247 oydan 246’sı evet dedi vekillerin... hadi bütün bunları görmeyenler için sayayım... Özgecan Arslan, Rukiye Çerman, Hülya Özmen, Canan Nergiz, Selma Tetik, Gülnur Kocabaş, Sevilay Alkaç, Fatemeh Alidadishamsabadi, Fatma Kökoğlu, Selda Geredeli, Selda Başaran, Gül Karadağ, Bahriye Dalyan, Nurcan Polat, Emine Bulut, Pınar Gültekin ve daha niceleri inanmazsanız bir de buraya bakın anitsayac.com)... bir tesadüfmü yoksa bu ne periz bu ne lahana turşusu kıvamı mı ? Dedilerki “ Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılı”, hatta sayın Kurtulmuş , “kadına şiddet toplumun kanayan bir yarası olmasına rağmen kadına yönelik şiddet ile mücadelede gerekli yasal düzenlemeler aşağı yukarı tamam olduğu için İstanbul Sözleşmesinin varlığı bir gereksinim olmaktan çıkmıştır”i sizi bilmem ama bende şalterleri attırdı... yani her şeyi hallettik, kanunlar 10 numara, hiç kravat taktığı için ceza indirimine girilmedi, saçma sapan konuşup şiddeti teşvik edenleri hiç de göz yuma yuma dinlemedikte, sözde fetvacılar hiç olmadı da... kanunlar yeterliymişte falan da filan... hiç çekinmeden diyebilirim ki sosyal medya baskısı olmadan, kadın örgütlerinin baskısı olmadan parmak bile kıpırdamadı, örneğin bir süre önce 18 yaşında genç bir kardeşimiz bir asker tarafından tecavüze uğradığı için geriye olayı anlatmış olduğu bir mektup bırakıp intihar etti. Mağdurun ailesinin şikayeti üzere tutuklandı sorgusu bitince serbest bırakıldı. Medyada yankı uyandırdı tekrar tutuklanıp yine serbest bırakıldı, yine millet ayaklandı ve nihayet tutuklanarak cezaevine girdi... Diyeceğim o ki kadına şiddet olayları, cinayetleri artarken, davası kabul bile edilmeyen vakalarda geriledikçe bu gibi sözleşmeye ihtiyacımız var yada gerçekten yürürlüğe girecek kanunlara bal gibi ihtiyacımız var! Çünkü kadını öldürene, tecavüz edene, şiddet uygulayana hemen ceza yok , kadını şiddetten koruyana ceza var bu ülkede!
isabella