33 aktive Mitglieder
               
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 17:35 Nr.: 1 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
Osmanlı ve bizim KEMAL BEY . . .
Bir yazı yazayım, partiler  üstü olup herbirimizi kucaklasın istiyorum. 
Fakat bu ne mümkün, acaba diyorum benden başka kimselerde görüyor ve duyuyormu diyerek bakıyorum topiçlere, fakat nafile.

Dün bir toplantıda iktidar olmak yada olabilmek için oy isteyen KEMAL BEY . . .
"OSMANLININ NEYİ VARDI" diyerek alaylı bir üslupla 
soru sormuş. 
Buna karşılık gazeteci Süleyman Özışık köşesinden
cevap yazmış bu suâle ve demişki . . .
" Yâni, en azından peşkeş çekilmemiş 12 adaları vardı, petrol yatakları Musul ve Kerkük vardı " gibi gibi
sıralarken acaba 80 yıllık Cumhuriyetin son 12 yılı saymazsak neyi vardı diye ben sorsam acaba ne cevap verecek diye merak ediyorum diyerek devam eden bir yazı.

Evet dostlar, şunu bilelim istiyorum,
Osmanlı, ki bizim ecdadımızın herşeyden önce okkalı ve adaletli bir yüreği ile 600 yılık bir dik duruşu vardı.
Osmanlının neyi vardı konusuna ben grimiyecem, 
yukarıda verilen bir kaç örneği ile dileyen araştırıp bulabilir.
Ben burada KEMAL BEY'e Cumhuriyet tarihimizde neler vardı saymak istiyorum . . .

İMF'nin kapısında dilenci durumundaydı ve buna rğamen
 23 Nisan'lar, 19 Mayıs'lar, 30 Auğustos'lar, 29 Emim'ler 
ve her boş buldukları duvara ve meydana diktikleri büstler hatta ve hatta 10 Hastane inşa edilecek parayla 
İzmir - Buca'da Dağdan put yaptılar.
Gelde Hz.İbrahimi arama !
Dahası, ilaç kuyruğu, rüşvet kuyrugu, batık banka listesi, IMF kredi kuyrugu, iflas etmiş şirketler kuyruğu, 
20- 30 yildir bitmeyen ihalelere ve ödenek kuyruğu, 
maaş kuyruğu, zam kuyruğu, enflasyon kuyruğu, 
petrol kuyruğu, karne ile ekmek kuyruğu, tüpgaz kuyruğu, faiz kuyruğu ve bu aziz milleti oyalamak için damat gelin kaynana programı elemeleri kuyruğuda cabası.
Bu milleti uyutmak için vardıda vardı ve bunlar benim bir çırpıda şimdilik aklıma gelenler KEMAL BEY . . .

Darbeler ile yönettiğiniz ve idam ettiklerinizin ayıbını kaleme dahi almıyacam, bunlar derin mevzular ki,
kendisi biliyor olup ancak hatırlamak istemiyecektir 
orası ayrı.

Yerel seçimlerde paralel yapı ile ittifak yaptıklarını ben değil kendi milletvekilli dediğinde günümüzün arap lawrencini hatırladım bir an. 
Bunu daha önce dile getiren Emine Hanım çoktan yolunu tutup parti bile kurdu, Süheyl Batum ise direnmekte.
Nasıldı o slogan " Diren Süheyl " . . .

Ancak Osmanlı'nın senin gibi KEMAL BEY'i yoktu bu kesin hatırlatmasını yapmadan geçemiyeceğim derken,
güzel ülkemin güzel insanlarına, en güzel gün sizlerin olması temennilerimle.
Efe Kaptan



-----
BEYİNDE; zihin FUKÂRÂ olunca, ZİKİRDE; akıl UKÂLÂ olurmuş.
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 18:27 @efe_1903 Nr.: 2 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
Istersen biraz tarih okuda birseyler ögren,bazen okumus olup cahilde senin gibi olunuyor.

Ateşkes ile ilgili görüşme, Ege’de Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda
yapıldı. Görüşmelere İtilaf Devletleri adına, İngilizlerin Akdeniz
Filosu Komutanı Amiral Calthorpe, Osmanlı Devleti adına Bahriye Nazırı
Rauf Bey katıldılar.


27 Ekim’de başlayan ateşkes görüşmeleri 30 Ekim’e kadar devam etti.
Türk heyeti, önerilen koşulların hafifletilmesini istediyse de Amiral
Calthorpe bunun mümkün olmadığını belirtti.


30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması 25 maddeden oluşmuştur.


Mondros Ateşkes Antlaşmasının Maddeleri


1- Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe
geçişin temini ve Çanakkale ve Karadeniz istihkamlarının İtilaf
Devletleri tarafından işgali sağlanacaktır.


2- Osmanlı sularındaki bütün torpil tarlaları ile torpido ve kovan
mevzilerinin yerleri gösterilecek ve bunları taramak ve kaldırmak için
yardım edilecektir.


3- Karadeniz’deki torpiller hakkında bilgi verilecektir.


4- İtilaf Devletlerinin bütün esirleri ile Ermeni esirleri kayıtsız şartsız İstanbul’da teslim olunacaktır.


5- Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir.


6- Osmanlı harp gemileri teslim olup, gösterilecek Osmanlı limanlarında gözaltında bulundurulacaktır.


7- İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya
çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip
olacaktır.


8- Osmanlı demiryollarından İtilaf Devletleri istifade edecekler ve
Osmanlı ticaret gemileri onların hizmetinde bulundurulacaktır.


9- İtilaf Devletleri, Osmanlı tersane ve limanlarındaki vasıtalardan istifade sağlayacaktır.


10-Toros Tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal olunacaktır.


11- İran içlerinde ve Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetleri, işgal ettikleri yerlerden geri çekilecekler.


12- Hükümet haberleşmesi dışında, telsiz, telgraf ve kabloların denetimi, İtilaf Devletlerine geçecektir.


13- Askeri, ticari ve denizle ilgili madde ve malzemelerin tahribi önlenecektir.


14- İtilaf Devletleri kömür, mazot ve yağ maddelerini Türkiye’den
temin edeceklerdir. (Bu maddelerden hiç biri ihraç olunmayacaktır.)


15- Bütün demiryolları, İtilaf Devletlerin zabıtası tarafından kontrol altına alınacaktır.


16- Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak’taki kuvvetler en yakın İtilaf Devletlerinin kumandanlarına teslim olunacaktır.


17- Trablus ve Bingazi’deki Osmanlı subayları en yakın İtalyan garnizonuna teslim olacaktır.


18- Trablus ve Bingazi’de Osmanlı işgali altında bulunan limanlar İtalyanlara teslim olunacaktır.


19- Asker ve sivil Alman ve Avusturya uyruğu, bir ay zarfında Osmanlı topraklarını terk edeceklerdir.


20- Gerek askeri teçhizatın teslimine, gerek Osmanlı Ordusunun
terhisine ve gerekse nakil vasıtalarının İtilaf Devletlerine teslimine
dair verilecek herhangi bir emir, derhal yerine getirilecektir.


21- İtilaf Devletleri adına bir üye, iaşe nezaretinde çalışacak bu
devletlerin ihtiyaçlarını temin edecek ve isteyeceği her bilgi kendisine
verilecektir.


22- Osmanlı harp esirleri, İtilaf Devletlerinin nezdinde kalacaktır.


23- Osmanlı Hükümeti, merkezi devletlerle bütün ilişkilerini kesecektir.


24- Altı vilayet adı verilen yerlerde bir kargaşalık olursa,
vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkını İtilaf Devletleri haiz
bulunacaktır.


25- Müttefiklerle Osmanlı Devleti arasındaki savaş, 1918 yılı Ekim ayının 31 günü mahalli saat ile öğle zamanı sona erecektir.


mondros ateşkes antlaşması ve mondros ateşkes antlaşmasının önemi ile ilgili bilgiler.


0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 18:34 @efe_1903 Nr.: 3 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan Sonra İşgal Edilen Yerler Haritası-mondros-ateskes-antlasmasindan-sonra-isgal-edilen-yerler-0.jpg
bu da antlasmadan hemen sonraki isgal haritasi iyi bak musul nerede
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 22:22 @argo_mx Nr.: 4 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
O benim ne demek istedigim cok iyi anlamistir.
Sadece bilerek cok konuyu saptirma yoluna gitiyor.
Bazen bazi seyleri tekrar gözden gecirmesi iyi olabilir.
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 22:24 @_asil_ Nr.: 5 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
Mesala lozanda söylenen su yüzyillik antlasma nedir.antlatsanda bizde bilsek.
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 22:49 @_asil_ Nr.: 6 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
Yillardir icimizde ilgilizlesmis beyinleri hep vardi hala devam ediyor.Kinlerini kusmaya her firsata devam ediyorlar.
kibris oniki ada,hicaz musul
 cumhuriyet kurulurken kimin elindeydi.
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 22:56 @_asil_ Nr.: 7 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
Selamlarımla güzel dost,
Konuyu anlayan anladı, ben gazetede paylaşılan bir konuyu aktardım,
olaya at gözlüğü ile bakanlara sende benim gibi,
"Yav he he, he dostum he " de geç git.
Polemiğe gerek varmı sence ?

Geçmişten bugüne neler yapıldığını zaten her hafta
Sait Alpsoy hoca resmi tarihten gerçek tarihe diyeerek
bütün gerçekleri kaynaklarıyla anlatıyor zaten.
Hadi bizi uyutuyorlar, peki gerçekten Gazi Mustafa Kemal
09.05 demi gözlerini yumdu. Buna bile inanlar olduktan sonra
sen sen ol, tamam haklısın de.
Sonucu değiştiremiyeceğimiz için yapacak başka bir şey yok.
Ha, bu arada okumuş ve gazete köşeleri tutmuş insanlar yazınca ok.
bunları ben burada dillendirince ben Cahil.
Sıkıntı yok güzel insan, o desin kabulüm.
Ben beni bildikten sonra, diyorumki üreyene sözüm yok . . .
kervan yürüyor olduktan sonra.

27 Aralık Mehmet Akif haftası . . .
Şairi âzam için bir yazım olacak elbet. Ancak yine yırtık dondan çıkıp
çakma bilgiler ve google eşliğinde cevaplar.
Buyur, sana bir kaç örnek şimdiden.
Selam vede kocaman kocaman selamlarımla.

Efe Kaptan





-----
BEYİNDE; zihin FUKÂRÂ olunca, ZİKİRDE; akıl UKÂLÂ olurmuş.
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 22:59 @argo_mx Nr.: 8 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
istersen ilk petrol yasasi ne zaman cikti iyi bak,bunun yaninda 2. petrol yasasi ne zaman cikti onuda googla ancaya sor.
yeni maden yasasida boru yabanciya kim peskes cekmeye calisti bir arastir.

0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 22:59 @_asil_ Nr.: 9 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!

1877-1878 yıllarında, 93 Harbi dediğimiz FELAKET sonunda Ruslara ağır
biçimde yenilen ve Balkanlarla Kuzey Doğu Anadolu'yu tümüyle kaybeden
Osmanlı Devleti Padişahı ABDULHAMİT, Ayestafanos (İstanbul-Yeşilköy)
Andlaşması ile ağır yenilgiyi kabullenmiş oluyordu.

Ayestafanos Anlaşması, felaketimizi tescil ediyordu.. 3 Mart 1878

Bakınız: Ayestafanos Andlaşması Hükümleri..

Aynı
sene; Batılı Bankerlere olan borçları da ödeyemediğimizden, AĞIR İFLAS
durumuna düşmüştük. BAK: Muharrem Kararnamesi (1881)..

Rusların
EGE Denizine inmesi batılı büyük devletleri işkillendirince bu
andlaşmanın ağır şartları, büyük devletlerin yardımıyla ve BERLİN
ANDLAŞMASI ile kısmen de olsa hafifletildi.

ABDULHAMİT,
İngilizlerin bu iyiliği karşılığında İngilizlere KIBRIS'ı hediye etti.
Hiç savaşmadan Kıbrıs'ı İngilizlere vermiş olduk.. Yıl: 1878

İyi mi?.. Böylece BATUM da gitti, BALKANLAR ile KIBRIS da gitti!..

Ödeyemediğimiz birikmiş dev borçlara mı yanalım, KIBRIS veya BATUM ile BALKANLARI kaybedişimize mi?
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 23:02 @_asil_ Nr.: 10 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!

Rodos ve Oniki Ada'nın İşgali


Rodos ve Oniki Ada'nın İşgali veya Oniki Ada'nın işgali isimli
harekat 1912 yılında Oniki Ada'nın Trablusgarp Savaşı sırasında
İtalyanlar tarafından yapılan çıkarmalar sonucu işgale uğraması.


 


Harekat öncesi durum


Taraflar arasındaki diplomatik temaslarda İtalyanlar, Osmanlı
hükümetini barışa zorlamak için Ege Denizi'ndeki birkaç adanın işgal
edilmesinin veya Anadolu sahil kentlerinden birine çıkartma yapmanın
Üçlü Ittifak'a aykırı olmayacağını illeri sürüyor, hatta Rodos ve Oniki
Ada'nın Avrupa'da değil, Asya'da bulunduklarını iddia ediyorlardı.


İtalya, Akdeniz'de harekete geçmeden önce diğer Avrupalı devletlerin
onayını almak istiyordu. Avusturya'ya ilk başvuru yapıldı. Ekim 1911
İtalyanlar niyetlerini haberdar ettikten sonra Avusturya Hariciye Nâzırı
Aerental böyle bir girişimin Balkanlarda durumu bozabileceğini ve 1882
tarihli Üçlü ittifak antlaşmasının 7. maddesinde belirtilmiş Avusturya
çıkarlarına zarar vereceğini söyleyerek karşı çıktı.[1] İtalya, Üçlü
ittifak anlaşmasını yenilememe tehdidiyle Avusturya'yı yumuşatmayı
başardı.


Almanya ise başlangıçta ilgisiz davrandı. Osmanlı Devleti'nin Rodos
ve Oniki Ada'da önemsenecek bir askeri kuvveti bulunmadığından Adaları
işgal etmenin İtalya'ya hiçbir yarar sağlamayacağını görüşünü sergiledi.
Fransa ve İngiltere'nin yaklaşımları ise diğer devletlerinkinden farklı
olmadı. Fransız hükümetinin görüşüne göre, Osmanlı Devleti barışa
yanaşmıyordu o yüzden İtalya'nın hareket serbestisine sahip çıkması
gerektiğini düşünüyordu.[2] İngiltere ise, İtalya'nın yapacağı harekat
çıkarlarını zedelemediği sürece Adaların işgali ve Türk şehirlerinin
taciz edilmesinde bir sorun görmüyordu. Boğazlar (İstanbul Boğazı ve
Çanakkale Boğazı üzerinde hakimiyet kurmaya çalışan Rusya ise
İtalya'nın Osmanlı'yı bir iki hayati noktasından vurmasının Rusya'yı
memnun edeceğini ve bunun Rus isteklerine sürekli muhalefet eden
Türklerin burnunu sürteceğini söylemiştir.


Osmanlı Devleti ise Rodos, Sakız, Sisam ve Midilli gibi önemli
gördüğü adalara takviye kuvvetleri sevketmek ve yine Rodos ve Midilli
ile Limni ve İstanköy adalarına silah göndermek suretiyle tedbirler
almaya çalıştı.


İtalya önceden adaların Anadolu ile irtibatını kesmek ve böylece
Ege'deki harekatının Osmanlı Devletince izlenmesine engel olabilmek
amacıyla haberleşme kablo ve istasyonlarını tahrip eden İtalyan
Donanması, adaları işgal için harekete geçti.

0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 23:07 @argo_mx Nr.: 11 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
Petrol uzmanları,
Türkiye’nin 1950’li yıllarda Adnan Menderes iktidarı döneminde NATO’ya
girebilmek için, ABD’nin şart koşması üzerine, yeraltı kaynaklarını 50
yıl süre ile arıştırmayacağına dair anlaşma imzalamasının bedelinin
Türkiye’ye pahalıya malolduğunu belirtiyorlar.
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 23:09 @argo_mx Nr.: 12 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
gökbayrak hanim 3yldir nette girmiyor.Onun icin onun hakkinda konusmasan iyi olur.
Türkiye ne sekilde ayakta durdugunu bize en iyi 17aralik göstermedi mi,
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 23:14 @argo_mx Nr.: 13 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
şte Milli Gazete’de yer alan Ahmet Açıkay imzalı o haber: 

“Millî
Gazete’nin bile dikkatinden kaçırmayı başardılar. Türk Petrol Kanunu
önceki gün Alkol Yasası tartışmaları ile birlikte onaylanarak yürürlüğe
girdi... 

Alkol lobisi, faiz lobisi derken petrol lobisi çok
kritik bir yasayı Meclis’ten geçirdi. Türkiye Gezi Parkı olaylarına
kilitlenirken, Türkiye’nin petrol rezervi adeta yeni kapitülasyonlarla
çok uluslu emperyal şirketlere peşkeş çekildi. Cumhurbaşkanı Gül’ün
onayı ile yürürlüğe giren yasada Türkiye’nin milli menfaatleri bir
kenara bırakılarak, yabancılara büyük imtiyazlar tanınıyor. Petrol
şirketleri Türkiye’nin her yerinde petrol arama hakkı elde ederken,
Türkiye’nin bu şirketlerden alacağı pay yüzde 2’lere kadar düşüyor.
Birçok vergiden de muaf olan şirketler, ihracattan sağladıkları geliri
de yurt dışında tutabilecek. Yabancılara bu denli kapitülasyonlar
verilmesi yıllardır ‘Türkiye’de petrol yok’ söylentilerini de bu şekilde
boşa çıkarmış oldu.

“BU YASA KİMİN İÇİN ÇIKARILDI?”

Resmi
Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren yeni Türk Petrol Kanunu ile
birlikte Türkiye’nin petrol ve doğalgaz rezervi yabancıların
hakimiyetine terk ediliyor. Türkiye bu yasa ile birlikte ne kazanmış
olacak? Bu sorunun cevabı hayati önem taşıyor. Kanun incelendiğinde
aslında Türkiye’nin önemli bir kazancının olmayacağı, asıl kazananların
yabancı petrol şirketlerinin olacağı rahatlıkla görülebiliyor. Kanun,
hâlihazırda devletin elinde olan ve tespit edilen petrol sahalarını
yabancı ve yerli şirketlere açıyor. Yani riskli alanlarda yine arama
yapılmayacak. Potansiyeli tespit edilen yerler yabancılara açılacak.
Yabancı petrol şirketi de çıkardığı petrolün sadece yüzde 12,5’ini
devlete verecek. Bu oran kademeli olarak yüzde 12’ye kadar indirildi.
Yeni yasada Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) mevcut yasada
yer alan ‘Devlet adına petrol arama ve üretim faaliyetlerinde bulunma’
görev ve yetkileri de kaldırılmış oldu. O zaman haklı olarak akıllara şu
soru geliyor; Bu yasa kimin için çıkarıldı?

RESMEN KAPİTÜLASYON…

Kanunda
yabancılara gelir vergisi indirimi de sağlanıyor. Bu indirimler yabancı
şirketlerin iştahını kabartacak cinsten. Şirketlerin petrol
işlemlerinde kullanılacak malzemeyi, akaryakıtı, kara, deniz ve hava
nakil vasıtalarını ithal etmesi ya da yurt içinden teslim alması
durumunda gümrük vergisinden muaf tutulacaklar. Şirketler ayrıca harç ve
damga vergisinden de muaf tutulacak. Şirketler ihraç ettiği petrolden
sağladığı dövizi yurtdışında muhafaza edebilecek. Bu döviz tutarı,
Türkiye’ye ithal edilmiş sermaye ile bunu aşan net kıymetlerin
transferinden mahsup edilebilecek. Doğal afetler veya savaş hali, petrol
işlemine etkileri oranında petrol hakkı sahibinin hak ve
sorumluluklarını eşit sürede erteleyecek. Yeni kanuna göre petrol
alanlarının yabancılara açılmasının yanında doğalgaz alanları da
yabancılara açıldı. Kanuna göre yabancı şirketler Türkiye topraklarında
buldukları doğalgazın toptan satışını da yapabilecekler.

Yeni petrol yasası ile:

Çok
uluslu emperyal şirketlerin petrol faaliyetinde bulunabilmeleri için
aranan Bakanlar Kurulu Kararı kaldırılarak, arama ve üretim
faaliyetlerinde yabancı devletlerin hakimiyetinin önü açılmıştır.

“Devlet
 adına arama ve işletme ruhsatı alma hakkı TPAO’na aittir” hükmü
yasadan çıkarılmıştır. Süresi dolan petrol üretim sahalarının devlet
adına üretime devam etmesi için TPAO’ya verilmesini öngören yasa maddesi
kaldırılmış, bu sahaların özel sektör şirketlerine sunulmasının önü
açılmıştır.

Petrol şirketlerinin mevcut kanunda ödemekle mükellef
oldukları yüzde 55 toplam vergi tavanı yüzde 40’a indirilerek, vergi
oranlarında yapılabilecek artışlardan kaynaklanacak devlet gelirlerinin
önü kesilmiştir.

Türkiye, Gezi Parkı olayları ve Alkol Yasası
tartışmaları ile uğraşırken, TBMM’de geçen hafta Türk Petrol Kanunu
Tasarısı geçmiş ve yasa Köşk’e gönderilmişti. Tasarı, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün onayını beklerken ülke biranda karışıklığa doğru
itilmiş, kısır çekişmelerden dolayı kaosun eşiğine gelmişti. Ülkedeki
sözde laik kesim kafayı Alkol Yasası ile bozmuşken, öte yandan gözden
kaçırılan Türk Petrol Kanunu önceki gün Alkol Yasası tartışmaları ile
birlikte onaylanarak yürürlüğü girdi.

1926 yılındaki yasayı
yürürlükten kaldıran yeni 6491sayılı Türk Petrol Kanunu’nda ilk defa
yabancılara Türkiye’nin kara ve deniz sahasında petrol arama izni
veriliyor. Böylesine önemli bir düzenlemenin, ülke gündeminin tamamen
başka yönlere çekildiği bir dönemde yapılması ‘yabancı petrol lobisinin’
bir başarısı olarak dikkat çekiyor. Diğer yandan bu yeni kanunla
birlikte ‘Türkiye’de petrol yok’ söylemi yeni bir boyut kazandı. Bugüne
kadar ‘petrol yok söylemlerine’ karşılık kanunla yabancılar için özel
ayrıcalıkların getirilmesi büyük bir çelişki olarak görülüyor. Petrol
Kanunu’ndaki yabancılar için tanınan haklar, ‘Türkiye’de petrol yok’
iddialarının da gerçekçi olmadığının ispatı niteliği taşıyor.

Kanunda
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) ile ilgili yeni
düzenlemede dikkat çekiyor. Devlet adına petrol arama ve üretim
faaliyetlerini elinde bulunduran TPAO’nun bu yetkisi sınırlandırılıyor.
Bu yetki alanına yabancılar da ortak edilerek TPAO’ya büyük bir darbe
vuruluyor. Kanunda TPAO’nun özelleştirilmesi ile ilgili bir madde
bulunmazken, TPAO’nun yetki alanının daraltılması özelleştirilmesinin
ilk adımı olarak görülüyor.

Kanunda dikkat çeken en önemli
düzenleme ise ‘milli menfaatler’ konusu oldu. Petrol şirketlerinin arama
ve üretim taleplerinde ‘milli menfaatler’ unsuru artık aranmayacak.
Diğer yandan kanunun gerekçesi olarak dile getirilen mevcut kaynakların
değerlendirilmesi konusunun tamamen işlemeyeceği vurgulanıyor. Yani
yabancı veya yerli petrol şirketlerinin mevcut durumda potansiyeli olan
bölgelerde arama ve üretim faaliyetinde bulunacağı, riskli bölgelere ise
yine yatırım yapmayacağı kaydediliyor. Gelinen noktada mevcut durumdaki
ruhsatlar el değiştirmiş olacak.

Peki, Türkiye bu yasa ile
birlikte ne kazanmış olacak? Kanun incelendiğinde aslında Türkiye’nin
önemli bir kazancının olmayacağı, asıl kazanacak olanların yabancı
petrol şirketlerinin olacağı rahatlıkla görülebiliyor. Kanun,
halihazırda devletin elinde olan ve tespit edilen petrol sahalarını
yabancı ve yerli şirketlere açıyor. Yabancı şirketler potansiyeli zaten
bulunan bölgelere hazır bir şekilde gelip arama faaliyetlerinde
bulunacak. Bu faaliyetleri de devlet tarafından özel ayrıcalıklarla
desteklenecek. Petrol şirketi de çıkardığı petrolün sadece yüzde
12,5’i’ni devlete verecek. Kanun ile birlikte oluşturulmak istenen tablo
bu.

Potansiyeli tespit edilen bölgelerin dışında yeni aramaların
yapılması pek mümkün görülmüyor. Çünkü özel sektör mantığı ile duruma
bakıldığında, hiçbir şirket riskli olan bir arama faaliyetine
girmeyecek. O zaman haklı olarak akıllara şu soru geliyor; “Bu yasa kimin için çıkarıldı?”

YABANCIYA ‘ÖZEL’ AYRICALIK

Eski
yasadaki ‘yabancı devletlerin doğrudan doğruya veya dolayısıyla
idaresinde etkili olabilecekleri şirketlerin petrol faaliyetinde
bulunamayacakları, mülk edinemeyecekleri, tesis kuramayacakları’ hükmü
yeni kanunda kaldırılarak yerine ‘Bu Kanundaki esaslara uygun olmak
şartıyla, sermaye şirketlerine veya yabancı devletler mevzuatına göre
sermaye şirketi niteliğinde bulunan özel hukuk tüzel kişilerine
araştırma izni, arama ruhsatı ve işletme ruhsatı verilir’ cümlesi
getirildi.

DOĞALGAZ’A DA YABANCI İZNİ

Yeni
kanuna göre petrol alanlarının yabancılara açılmasının yanında doğalgaz
alanları da yabancılara açılmış oldu. Kanuna göre yabancı şirketler ülke
topraklarında buldukları doğalgazı hem de toptan satışını da
yapabilecekler. Yasada bu madde şu şekilde dile getirilmiş: “Doğal
gaz üretimi yapan petrol hakkı sahibi yerli ve yabancı şirketler ile
yabancı şirketlerin Türkiye’deki şubelerine, ürettikleri doğal gazı;
toptan satış şirketlerine, ihracatçı şirketlere, dağıtım şirketlerine
veya serbest tüketicilere pazarlamak ve ihraç etmek üzere, depolama
koşulu aranmaksızın, toptan satış lisansı verilir.”

ARAZİLER KAMULAŞTIRILACAK

6491
sayılı kanuna göre, petrol hakkı sahibi, arama veya işletme ruhsatında
veya civarında petrol işlemi için gerekli arazinin kullanma hakkını,
arazi özel mülkiyete ait ise anlaşma, anlaşmazlık durumunda ise
kamulaştırma yoluyla elde edebilecek. Arazi Hazine’ye ait ise Maliye
Bakanlığı’ndan bedeli karşılığında kiralamak, irtifak hakkı tesis etmek
veya kullanma izni almak ve ruhsatına kaydedilmek suretiyle
kazanabilecek. Anlaşmaya dayanan kullanma hakkı 3 yıldan fazla sürdüğü
takdirde özel mülkiyet konusu arazinin kamulaştırılması, arazi sahibi
veya petrol hakkı sahibi tarafından istenebilecek.

YABANCILAR TÜRKİYE’DE ADRES GÖSTERECEK

Kanunla,
Türkiye’de petrol işleminde gerekli olan ve 6 ayı geçmeyen süre için
çalışacak yabancı personelin, Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında
Kanun’dan muaf olabilmesi amacıyla çalışma izinleri, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı’nın uygun görüşüne, İçişleri Bakanlığı’nın iznine
bırakılıyor. Kanuna göre, hak talep edenler, Türkiye’de adres
gösterecekler, göstermeyenlere araştırma izni, arama ve işletme ruhsatı
verilmeyecek.”

0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 23:38 @61kafdagi Nr.: 14 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
yaki$madi..
Bir f -rmda$a böyle cevap yaki$madi..
Ayri dü$üncede -lmak cahillik degildir.saygilar.

-----
HAFIFE ALMAYIN SAKIN..........ALISKANLIK YAPARIM.
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 23:44 @_asil_ Nr.: 15 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
selam,güzel insan,,
    Ben ecdadini inkar edenlerle,tarti$maya girmem..
Efe kaptanimin y-r-mlarina katiliy-r-m.
Sizinde iyi bir -smanli t-r-n- ld-g-n-z- dü$ünüyörüm.
özür.fab,tastat-r pröblem.
saygi ve esenlikler.

-----
HAFIFE ALMAYIN SAKIN..........ALISKANLIK YAPARIM.
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 23:53 @memo53 Nr.: 16 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
Almnayda yasayin türkiyenin tarihini ve gecmisini bilmeyen kisilerin hangi zihin yapisiyla yetistigini bildigimiz icin onlara cok görmüyorum.
Ama bunlari bilip ve olaylari carpitmasi diyecek bircok lafimiz vardi.
Bizde hangi osmanli diye sormamiz gerekmez mi.
Önce mondros antlasmasini yapan, sonra sevr antlasmasiyla osmanli devletinin resmen yok olusunu  nasil unutacagiz.
0
 
Beitrag gepostet am 22.12.14, 23:53 @_asil_ Nr.: 17 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
. Dünya Savaşı sonrasında İtilâf Devletleri ile Avusturya arasında Saint-Germain Antlaşması, Macaristan arasında Trianon Antlaşması ve Bulgaristan arasında Neuilly Antlaşması imzalanmasına rağmen Osmanlı Devleti
ile 1919 Mayıs'ında hâlâ bir barış antlaşması imzalanamamış ve
görüşmeler belirsiz bir geleceğe ertelenmişti. Bunun nedenleri İtilaf
Devletleri'nin Osmanlı Devleti'ni paylaşmadaki anlaşmazlığıdır.




Sevr Antlaşmasını imzalayan Osmanlı heyeti (soldan sağa, Rıza Tevfik, Damat Ferid Paşa, Bağdatlı Mehmed Hadi Paşa ve Reşad Halis).



İtilaf Devletleri Yüksek Konseyi'nin 7 Mayıs'ta aldığı karar uyarınca 15 Mayıs'ta İzmir Yunanlılar tarafından işgal edildi. Bu olay tüm Türkiye'de güçlü bir ulusal tepkiye yol açtı. 4 Eylül'de toplanan Sivas Kongresi'nden sonra İstanbul'daki Osmanlı hükümeti, ülke üzerindeki idari ve askeri denetimini kaybetti. Sivas ve daha sonra Ankara'da, Mustafa Kemal Paşa
yönetiminde bir ulusal direniş hükümeti kuruldu. Anadolu hükümeti,
olumsuz şartlarda bir barış antlaşmasını kabul etmeyeceğini bildirdi ve
direniş hazırlıklarına girişti.


İtilâf Devletleri 18 Nisan 1920'de San Remo Konferansı'nda Osmanlı İmparatorluğu'na uygulanacak barış antlaşmasının şartlarını hazırladılar. 22 Nisan'da Osmanlı hükümetini Paris'te toplanacak barış konferansına davet ettiler. Padişah, eski sadrazam Ahmet Tevfik Paşa'nın başkanlığında bir heyeti Paris'e gönderdi. Ertesi günü Ankara'da toplanan Büyük Millet Meclisi, 30 Nisan günü taraf devletlerin dışişleri bakanlıklarına gönderdiği bir yazıyla İstanbul'dan ayrı bir hükümetin kurulduğunu bildirdi.


Paris'te barış şartlarını öğrenen Ahmet Tevfik Paşa, İstanbul'a
gönderdiği telgrafta barış şartlarının "devlet mefhumu ile kabil-i telif
olmadığını" (devlet kavramı ile bağdaşmadığını bildirerek
görüşmelerden çekildi. Bunun üzerine 21 Haziran'da İtilaf Devletleri
Türk milletinin direnişini kırmak için, İzmir'de bulunan Yunan
kuvvetlerini Anadolu içlerine sürmeye karar verdi. Balıkesir, Bursa,
Uşak ve Trakya kısa sürede Yunan ordusu tarafından işgal edildi.


Ege'deki işgaller üzerine 22 Haziran'da İstanbul'da toplanan Saltanat Şurası, Paris'e Sadrazam Damat Ferit Paşa başkanlığında ikinci bir heyet göndermeye karar verdi. Eski Maarif Nazırı (milli eğitim bakanı Bağdatlı Mehmed Hadi Paşa, eski Şura-yı Devlet (Danıştay) reisi Rıza Tevfik Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey'den oluşan bu heyet, 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşması'nı imzaladı. Ankara'daki Büyük Millet Meclisi antlaşmayı sert bir bildiri ile kınadı. Antlaşmayı imzalayanları vatan haini ilan etti.


Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için önce Meclis-i Mebusan'ın antlaşmayı görüşüp kabul etmesi, sonra da imzalamak üzere Vahdettin'e göndermesi gerekiyordu. Fakat antlaşma imzalandığı tarihte Meclis-i Mebusan kapalı (Mart 1920'de faaliyeti sonlandı ve Nisan 1920'de kapatıldı[2])
olduğundan antlaşma mecliste görüşülemedi ve padişahın önüne gelmedi.
Taraflardan Yunanistan antlaşmayı tasdik edip yürürlüğe koymak istedi.
Bazı çevreler antlaşmanın hiçbir zaman yürürlüğe giremediğini savunur.
Fakat başka görüşlere göre antlaşmasının birçok hükümleri o tarihlerde
uygulanmış ve 20. yüzyılın uluslararası siyasi kavgalarına yön vermiştir.[3] Sevr Antlaşmasının bazı maddelerine dayanışarak Orta Doğu
coğrafyası yeniden şekillendirildiyse, bu antlaşmanın bir süre için de
olsa fiilen yürürlüğe girdiğinin kabul edilmesi gerekildiği savunulur.[3]


Antlaşma İtilaf Devletleri Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Portekiz, Romanya, Ermenistan, Polonya, Sırp-Hırvat Cumhuriyeti ve Çekoslovakya ile mağlup Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalandı. ABD ve SSCB imza atmadılar.






Sevres Antlaşmasına göre "Büyük Yunanistan". (Üstte solda Venizelos)







Yunanistan'ın 1832 ile 1947 arasındaki genişlemesi. (Sevr Antlaşması ile vaadedilip 1923'te Lozan Antlaşması ile geri alınan bölgeler dahil edilmiştir.)







Sevr Antlaşması ile kurulması öngörülmüş Ermeni devleti.



Saltanat Şurası'nda Yaşananlar

Saltanat Şurası'nda yaşananlar ise günümüzde hâlâ tartışılmaktadır. Nutuk'ta bu toplantıda Vahdettin'le ilgili “Sevr Muahedesi'ni bizzat ayağa kalkmak suretiyle kabul etmiştir.
denmektedir. Saray Başmabeyincisi Lütfi Simavi'ye göre ise Vahdettin
açılış nutkunu okuduktan sonra başkanlığı Damat Ferit Paşa’ya bırakarak
salonda durmamış, çıkıp gitmiştir. Son Sadrazam Tevfik Paşa’nın oğlu
İsmail Hakkı Okday'ın anlatımı ise şöyledir:


Nihayet Sevr’i kabul edenler ayağa kalksın denildi. Damat Ferid
Paşa bu sırada Padişah’ın salonu terk etmesi için işaret verdi.
Vahdettin dışarı çıktı, yandaki odaya geçti. Padişah ayağa kalkınca da
salondakiler Hünkâr'a bir saygı eseri olarak ayağa kalktılar. Kendisini
bu suretle selamladılar. Öyle ki, bu ayağa kalkışın Sevr’in kabulü
anlamına mı geldiği, yoksa Padişah’a hürmeten kıyam mı edilmiş olduğu
açık olarak belirmedi. Hatta Ayan'dan Topçu Feriki Rıza Paşa, ‘Biz
Padişaha hürmeten ayağa kalktık, Sevr’i kabul ettiğimizden değil’ diye
haykırarak Damat Ferid’in oyununu açıkça protesto dahi etti.


Kimi tarihçiler bu olayı, şûrâda oy hakkı olmayan padişahın oylama
yapılması çağrısı yapılınca dışarı çıkması, fakat Damat Ferit'in olayı
oldubittiye getirmesi olarak yorumlamaktadır. Kimileri toplantının
Sevr’i onaylatmak üzere taraflı bir tarzda yürütülmesini protesto
mahiyetinde, belki de biraz öfkeli bir şekilde ayağa kalktığını ve çıkıp
yan odaya geçmiş olduğunu iddia etmektedir. Kimi tarihçiler ise bunun,
padişah ile Damat Ferit Paşa'nın antlaşmayı kabul ettirebilmek için
birlikte hazırladıkları bir plan olduğunu iddia etmektedirler.


Önemli Maddeleri
  1. Sınırlar (madde 27-36): Edirne ve Kırklareli dahil olmak
    üzere Trakya'nın büyük bölümü Yunanistan'a, Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin
    ve Cizre kent merkezleri Suriye'ye bırakılacak, İstanbul Osmanlı
    Devleti'nin başkenti olarak kalacak;
  2. Boğazlar (madde 37-61): İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile
    Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün
    devletlerin gemilerine açık olacak; Boğazlar'da deniz trafiği on ülkeden
    oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon
    gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletler'in donanmalarını yardıma
    çağırabilecek;
  3. Kürt Bölgesi (madde 62-64): İngiliz, Fransız ve İtalyan
    temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt
    vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler
    dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecek
  4. İzmir (madde 65-83): Yaklaşık olarak bugünkü İzmir ili ile
    sınırlı alanda Osmanlı İmparatorluğu egemenlik haklarının kullanımını
    beş yıl süre ile Yunanistan'a bırakacak; bu sürenin sonunda bölgenin
    Osmanlı veya Yunanistan'a katılması için plebisit yapılacak;
  5. Ermenistan (madde 88-93): Osmanlı, Ermenistan Cumhuriyeti'ni
    tanıyacak; Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecek
    (Başkan Wilson 22 Kasım 1920'de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van
    ve Bitlis illerini Ermenistan'a verdi.)
  6. Arap ülkeleri ve Adalar (madde 94-122): Osmanlı savaşta veya
    daha önce kaybettiği Arap ülkeleri, Kıbrıs ve Ege Adaları üzerinde
    hiçbir hak iddia etmeyecek;
  7. Azınlık Hakları (madde 140-151): Osmanlı din ve dil ayrımı
    gözetmeksizin tüm vatandaşlarına eşit haklar verecek, tehcir edilen
    gayrimüslimlerin malları iade edilecek, azınlıklar her seviyede okul ve
    dini kurumlar kurmakta serbest olacak, Osmanlı'nın bu konulardaki
    uygulamaları gerekirse Müttefik Devletler tarafından denetlenecek;
  8. Askeri Konular (madde 152-207): Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri kuvveti, jandarma dahil 50.700 kişiyle sınırlı olacak ve ağır silahları bulunmayacaktı.[1][4]
    Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara Bölgesi'nde askeri tesis
    bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya
    katılabilecek, ordu ve jandarma Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından
    denetlenecek;
  9. Savaş Suçları (madde 226-230): Savaş döneminde katliam ve tehcir suçları işlemekle suçlananlar yargılanacak;
  10. Borçlar ve Savaş Tazminatı (madde 231-260): Osmanlı
    İmparatorluğu'nun mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek,
    Türkiye'nin Almanya ve müttefiklerine olan borçları silinecek; ancak
    Türk maliyesi müttefiklerarası mali komisyonun denetimine alınacak;
  11. Kapitülasyonlar (madde 260-268): Osmanlı'nın 1914'te tek
    taraflı olarak fesh ettiği kapitülasyonlar müttefik devletler
    vatandaşları lehine yeniden kurulacak;
  12. Ticaret ve Özel Hukuk (madde 269-414): Türk hukuku ve idari
    düzeni hemen her alanda Müttefikler tarafından belirlenen kurallara
    uygun hale getirilecek; sivil deniz ve demiryolu trafiği Müttefik
    devletler arasında yapılan işbölümü çerçevesinde yönetilecek; iş ve işçi
    hakları düzenlenecek hükümlerini içeren bir antlaşmadır.
0
 
Beitrag gepostet am 23.12.14, 00:04 @_asil_ Nr.: 18 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
Sevr Antlaşmasına Göre Osmanlı Haritası Nedir
Bu harita senin osmanlini cok iyi aciklamaya yetmyor mu
0
 
Beitrag gepostet am 23.12.14, 00:28 @efe_1903 Nr.: 19 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
//www.takunya.tv/hodri-meydan-bu-video-gundeme-bomba-gibi-dustu-1
yüreyin varsa sonuna kadar zlersin.
sonrada paralleli bize aciklarsin
0
 
Beitrag gepostet am 23.12.14, 00:41 @61kafdagi Nr.: 20 Antworten
 
Osmanlının neyi vardıki !!!
Sayın yorgomu desem, 
yoksa arap lavrensin varisimi...
Haklısın dostum, ben he he dedikçe sen at gözlüğün ile
konumun ile zaten dışından konularla olayı farklı mecralar
üzerinden yazarak hangi yalakdan su içtiğin bile belli değil.
Madem sana türkçe anlatamadım, almanca deniyelim...
Ja Ja, ist ok.
Başka anlamada geliyormuş, ben bilmiyorum dostum.
Eyvallah


-----
BEYİNDE; zihin FUKÂRÂ olunca, ZİKİRDE; akıl UKÂLÂ olurmuş.
0
 
 
Antworten
Der Inhalt darf max. 30000 Zeichen lang sein!
 
Osmanlının neyi vardıki !!!