günaydin
Mogollar muzik grubu degil, tarihte yasamis olan Mogollara ait bir yazi ekliyorum:
01.07.2012 12:47
"Sadece Kubilay döneminde toplam 20.166 kamu okulu açılır.
Evrensel eğitim için doğuda batıda hiçbir ülkenin böyle dev bir projeyi
gerçekleştirememiş olduğu düşünüldüğünde Moğolların bu başarısı çok çok
şaşırtıcıdır.
Moğollar 13.yüzyıl başlarında Çin’i fethettikleri zaman Çin köylüleri
sürünen en alt kesimi oluşturuyorlarmış. Devlet memurları da bunların
yaşamlarının her alanına karışırlarmış. Moğollar bu yapıyı
değiştirirler. Köylüleri yaklaşık ellişer kişilik aile birimleri
şeklinde örgütlerler. Bu birimlere kendi kendilerini yönetmek üzere
geniş yetki ve sorumluluklar verirler. Bunlar artık özgürce çiftçilik
yapar, toprağı işleme sorumluluğu taşır; su ve diğer doğal kaynaklardan
yararlanır, kıtlık dönemleri için yiyecek depolar hale gelirler. Doğrusu
bu birimler, Cengiz Han’ın 10’lu örgütlenme sistemi ile Çin Köylü
geleneğinin kaynaşmasından doğan birer yerel yönetim kurumları halini
alırlar.
Moğollar bir yandan bu yerel yönetim kurumlarını çocuklarına bir
çeşit eğitim olanakları sağlamakla görevlendirirlerken, öbür yanda da
herkesin yaşam kalitesini artırmak üzere okuryazarlığın artmasına büyük
önem verirler.
Kubilay Han köylüler dahil ülkenin tüm çocukları için evrensel eğitim
vermek üzere kamu okulları açar. Bu büyük bir devrimdir. Oysa daha önce
sadece zenginler çocuklarını okutuyorlar ve bu yolla cahil köylüler
üzerinde otorite kuruyorlarmış.
Moğollar köylü çocuklarının öğrenim görmeleri için kış aylarının
uygun olduğuna karar verirler. Öğretmenlerden derslerinde klasik Çince
yerine yerel dili kullanmaları istenir. Sadece Kubilay döneminde toplam
20.166 kamu okulu açılır. Evrensel eğitim için doğuda batıda hiçbir
ülkenin böyle dev bir projeyi gerçekleştirememiş olduğu düşünüldüğünde
Moğolların bu başarısı çok çok şaşırtıcıdır. Batı’da yazarlar bundan
ancak bir yüz yıl sonra yerel dilleri kullanmaya, ülkeler de bundan
ancak 500 yıl sonra sade insanların çocuklarının eğitim sorumluluklarını
üzerlerine almaya başlarlar.
Konfüçyüs’e inanan toplumlarda da yazınsal sanatlar hep, ulusal
sınavlarda kullanılan ve bürokrasinin tercih ettiği yazıya
yönlendirilmişler. Bu uygulama sanatların ve sanatçıların memurların
etkisi altında kalması anlamını taşıyormuş.
O nedenle Moğollar büyük bir okuma-yazma kampanyası başlatır ve
yazarların da okuryazarların kullandığı klasik Çinceyi değil yerel
halkın dilini kullanmalarını sağlar. Ve ayrıca Moğollar gerektiğinde
tercihlerini elitlerden yana değil halk yığınlarından yana kullanırlar.
Yeni ve çok daha heyecan verici eğlence türleri üretmek üzere halk
kültürü ile hanedan kültürünü birleştirirler.
SANATA DESTEK
Moğollar 1206 yılında Cengiz Han’ın tahta çıkışı için yapılan,
haftalar süren kutlamalarda binlerce insanla oynanan o görkemli tiyatro
oyunlarını destekler. 1275 yılında da ordu tarafından sahnelenen bir
oyunla zaferlerini kutlarlar. Bu oyun, İmparatorluğun Cengiz Han’dan
Monke Han’a kadar uzanan döneminde meydana gelen altı önemli evreyi
simgeler.
Halkın dikkatini ve hayranlığını çekmek için Kubilay geleneksel Çin
kültüründe önemsenmeyen tiyatro oyunlarına arka çıkar ve hanedanda sık
sık tiyatro oyunları sahnelenir. Moğol hanedan çalışanları akrobatik
hareketler, duygusal müzik, renkli giysiler vs. ile çeşitlendirilen bu
oyunlardan çok keyif alırlar.
Avrupa’da Shakespeare’in yapıtlarında olduğu gibi, Moğol dönemi oyun
yazarları da bir yandan güç ile fazilet arasındaki ilişkiye benzer
konuları ele alırken, öbür yandan da eğlenceye daha çok önem verirler
.Bu arada tarih Kubilay döneminde hiçbir oyunun sansür edilmediği
kaydını düşer.
Çin’de sahneye çıkma yürekliliğini gösterebilen oyuncu ve şarkıcı
gibi sanatkarlar saygı ve prestij sıralamasında orospu ve cariyeler
düzeyindeymişler. Moğallar bunların statülerini profesyoneller düzeyine
çıkarır; oyunların pazaryerlerinde, genelevlerde ve meyhanelerde
oynanmaması için özel tiyatro oyun alanları inşa ederler. Statüsü
yükseltilen Çin tiyatrosu ile üstün Moğol müziğinin karışımı bugünkü
Pekin Operasının temelini oluşturduğundan bugün herkes hemfikirdir.
GLADYATÖR YOK
Moğollar güreş ve okçuluktan keyif almalarına rağmen, Romalıların çok
sevdiği gladyatörel oyunlara, halkın önünde hayvan doğramalara; boğa
güreşi, ayı oynatma ve köpek döğüşü gibi hayvanların birbirleriyle
kapıştırılmasına ilişkin Avrupa’nın geleneksel gösterilerinin hiçbirine
itibar etmezler.
Üstelik bunlar, Avrupalıların idam mahkûmlarının başlarını uçurma ya
da darağacında asmayı işkenceye, gösteriye veya eğlenceye dönüştürmeye
benzer uygulamalara kesinlikle izin vermezler. Kiliselerin güçlü olduğu
Batı Avrupa’da sık yapılan canlı canlı insan yakmaları da yasaklarlar.
Görüldüğü gibi, Moğolların yönetim anlayışları, uygulamaları ve
başarıları bugünlerin sorunları için bile hâlâ hem yol gösterici ve hem
de ders verici nitelikte önemlidirler, uygardırlar…
Adil ve sosyal devlet anlayışında, insan ve hayvan hakları konusunda,
sanat ve sanatkârlara gösterilen saygı alanında bundan 800 yıl evvel
Moğolların ulaştığı düzeyi bugün doğuda batıda kaç devlet yakalamıştır?
Daha doğrusu hâlâ o düzeye gelebilenleri var mıdır?
İşte o nedenle Moğolların lideri Cengiz Han büyük bir uygarlık kurucusudur. İşte o nedenle Cengiz Han tüm Asyalı ülkelerin onur
duyduğu şanlı bir tarih yapıcısıdır. İşte o nedenle Cengiz Han eşsizdir.
İşte o nedenle Sayın Celal Şengör’ün, “Cengiz Han, ortaçağda doğup
ölmüştür, ama ortaçağa ait değildir. O her dahi gibi zaman ve mekânla
sınırlanamaz. Bu nedenle ortaçağ tartışmalarının dışında ele alınması
gerekir” şeklindeki saptaması çok doğrudur." (Bilim Teknoloji eki -
İsmet Taşkale, Cumhuriyet)
-----
Sevme,günahim ben