Ufak balıklar daha lezzetli olurmuş..

 Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artarmış, büyük odunlar alevi söndürebilirmiş..

 Her küçük şey mutlaka bir işe yararmış..

 

Sağanak dediğimiz, küçük damlalardan ibaretmiş..

 Ufacık bir yağmur, kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmiş..

 Muazzam bir aydınlık, küçük bir delikten görünebilirmiş.. 

Küçük bir saman çöpü, rüzgarın yönünü gösterebilirmiş..

 Bütün bir hasat, bir kıvılcım yüzünden elden gidebilirmiş.. 

Büyük bir geminin batmasına, küçük bir delik yetermiş..

 

Çok veren malından, az veren canından verirmiş.. 

Yükte hafif olmak, pahada ağır olmaya engel değilmiş..

Deve büyükmüş ama ot yermiş, şahin küçükmüş ama et yermiş..

 

İnsan küçük bir adama iyiliği dokunduğu zaman cömertliği öğrenebilirmiş..

 

Büyük makinaları küçük çarklar çalıştırırmış..

 

Büyük adamın büyüklüğü devam ediyorsa bunun sebebi; onun küçük adamlara gösterdiği özenmiş..

 

Bazen büyük bir aşkı başlatan, küçük bir gülümseme imiş..

 

Büyük yazıları yazmak için küçük noktalar, virgüller gerekirmiş..

 

Simite lezzetini veren küçük bir susam tanesi imiş..

 

Ulu bir çınarın veremediği kokuyu, küçük bir papatya verebilirmiş..

 Büyük paralara alınan hediyelerin sağlamadığı mutluluğu, küçük bir bakış sağlayabilirmiş.. 

Küçük sevinçleri bilmeyenler, büyük keyifler yaşayamazmış.. 

Öyleyse "küçük" deyip geçmeden önce, ne kadar "büyük" sonuçlara varabileceğini düşünelim..

 

Küçük bir damlayı, bir gülümsemeyi, noktayı, virgülü, bir ağacın dibinde biten gülü, bir susam tanesini, sevgilinin sesini hafife almayalım.. 

Küçük dediklerimizin aslında ne kadar büyük olabileceklerini, onların yokluğunu beklemeden fark edelim..

 

Çünkü yanımızdayken değerini bilmediğimizi, bildiğimizde bulamayabiliriz.. 

Çıkınınızda; küçük bir gülümseme, bir yağmur damlası, bir papatyanın kokusu, üç noktanız, unutulmaz küçük bir anınız hep olsun..

 

Küçük de olsa varsın olsun..

 

Çünkü o küçük çıkınlar nasılsa bir gün, büyük denkler olacaktır..

 

Yeter ki,küçük küçük sabretmeyi ve biriktirmeyi bilelim!..

Sence de öyle değilmidir?

Değer verdiklerimiz,veremediklerimiz..

En kötüsü de değer verdiğimiz,uğruna ölümlere gidip geldiğimiz,her türlü yargılandığımız,aşağılandığımız,yok edilmek istendiğimiz,tamamen ötekileştirilmek istendiğimiz,bunun yanın da bizde varız,bizde bu ülke için,her türlü hak ve özgürlükler adına savaşabilecek, ancak her şeyin eşit kılındığı bir sistem ya da, yasalar çerçevesinde zorlada olsa var olma çabası için de olduğumuz değilmidir?  oysaki hayata en güzel bakmaya çalışan insan olduğumuz gerçekçiliğini,yalnış gelişen,yok sayan,kendi düşüncesinden gayrı düşünme biçimini yok sayan,geliştiremeyen bir sistemin parçası ve kölesi olma yolunda,savaşım veren insanlar olduğumuz değilmidir?

Hep bu kısır döngüler ve kıstaslar arasında, yokmuşumuz gibi gösterilmeye çalışdıklarından değilmiyiz?

Ama onlar ne kadar,yok saymaya çalışsa da,ötekileştirseler de, buna karşın,bütün bu yalnış kapitalist sistemlerin insanlar üzerinde oynadığı oyunları, yok etme dayatmaları,bu ülkenin emekçileri,aydınları,kürtleri,işçi sınıfı ve kamu emekçileri anlamında, sonucun da,haksızlığa ve yok sayılmayı kabul etmeyen bir çok insanın olduğunu görmezden gelmeleri,sadece sistemin acizliğini ve çok korktuğunu dile getirebilir.. Başka da bir anlam çıkartılamaz..

Bu ülkenin ne emekçisi,ne kürdü,ne işçi sınıfı,ne de bu sistemden yana tavır almayan,  onurlu davranış gösteren kişilerin ve oluşturdukları toplumu, kimse ne yok sayabilir,ne yok edebilir,ne de ötekileştirebilir inancıyla;

Yaşasın emekçi,aydın,kürt,işçi,kamu emekçisi ve insanlık onurudur diyorum!..

 

Tamam sen balıkçı olmaya devam et..

Unutmaki balıkçı olmak,emegiğinin ve hakça yaşamın öğretisi demektir..

Eğer sen balıkçı olmasaydın,ne emegin,ne sevginin,ne varoluşunun,ne de yaşamının bir sürekliliği olurdu..

Bende diyorum ki;

iyiki sen kendini balıkçı görüp,her şeyi en altından izleyip,ona göre üst yaşam ve düşünce biçimini segileyip, geliştirebiliyorsun..