|
|
|
Her Seviyenin Edebiyatı Başka |
***Eskiden köylü bir genç edebiyat eğitimi için uzak bir şehre gider.Birkaç sene sonra kendi kendine "artık olacağım kadar oldum,köyüme döneyim" diye düşünür.Ancak şu yönüyle daha olgunlaşmamıştır: O edebiyatı,her yer ve zamanda gösterişli,ince ve derin manalı kibar sözler söylemek olarak anlamıştır.Ona göre bir köylünün edebiyatı zaten olamaz.Bineğine binerek yola düşer.Bir yolda hayvanı incir ağacına bağlar ve uyur. ***Uyandığında bakar ki,hayvanın yerinde yeller esmektedir.Aramak üzere gezinirken,bir köylüye rastlar ve selamdan sonra başlar edebi (!) konuşmaya: ***Enacur ağacının zılle-i kebirinde nevmi talep ederken,bizim düldül-i hımar efendi firara kadem eyledi.Acaba dergah-ı ulviyetinizi teşrif ettiler mi ? ***Köylü bunlardan birşey anlamaz.Bir iki defa tekrar ettirdikten sonra kendi kendine şöyle düşünür ; ***Herhalde bu terbiyesiz adam bana küfretmenin ve aşağılamanın yolunu böyle buldu ***Ve hayvanlarını sürerken kullandığı sopa ile adama birkaç tane aşkeder.İşte tam o anda ham edebiyatçının aklına;yerine,makamına ve insanların seviyesine göre konuşmanın edebiyat olacağı gelir ve acıyla bağırır; ***Vurma be amca,eşeğimi kaybettim,gördün mü? ----- sên ' qönLümün yüKüsün ' omZumun DêqiL...AyPaRCaM |
|
|
|
|
|
|
|