|
|
|
II.Dünya savasi ve Türkiye |
Türkiye II. Dünya Savaşı’na katılmadı. Ama savaş boyunca izlediği
yansızlık siyasetinde zaman zaman büyük güçlüklerle karşılaştı. Türkiye
1939’da savaş olasılığının iyice artması üzerine toprak bütünlüğünü
korumaya yönelik ittifak anlaşmaları sağlamak amacıyla bazı girişimlerde
bulundu. Almanya ve İtalya’nın saldırgan tutumları karşısında doğal
olarak bu girişimler İngiltere, Fransa ve SSCB’ye yönelikti. İlk
görüşmeler sonucu 12 Mayıs 1939’da İngiltere’yle, 23 Haziran’da
Fransa’yla Türkiye’nin de “Barış Cephesi” içinde yer aldığını açıklayan
ortak bildiriler yayımlandı. Bunu SSCB’yle de benzeri bir anlaşma
sağlanması yolundaki çabalar izledi. Ama SSCB’nin 23 Ağustos’ta
Almanya’yla bir saldırmazlık anlaşması imzalaması karşısında Türkiye’nin
çabaları boşa çıktı.
Bu durumlar üzerine İngiltere ve Fransa’yla
ilişkiler daha da sıklaştırıldı ve 19 Ekim 1939’da Ankara’da
Türkiye-İngiltere-Fransa İttifak anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre
Türkiye bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa İngiltere ve Fransa
yardımda bulunacak, buna karşılık Avrupa’da çıkacak bir savaş Akdeniz’e
yayılırsa Türkiye’de İngiltere ve Fransa’ya yardımda bulunacaktı.
Savaşın Balkanlara doğru yayılma eğilimi göstermesi üzerine Türkiye,
Balkan Antantı’na bağlı ülkelerle de işbirliğini güçlendirmeye çalıştı.
Ama Şubat 1940’ta Belgrad’da toplanan Balkan Antantı Bakanlar Konseyi bu
yönde olumlu bir karar alamadan dağıldı. 10 Haziran 1940’ta İtalya’nın
da katılmasıyla savaş Akdeniz’e yayılınca Türkiye’nin 1939 Ankara
Anlaşması’yla üstlendiği yükümlülükler gündeme geldi. Ne var ki,
Fransa’nın kısa bir süre sonra Fransa’nın teslim olması, İngiltere’nin
de bu konuda ısrarlı davranmaması Türkiye’yi savaştan uzak tuttu.
Alman
orduları 1941 ortalarına doğru Balkanlar’ı tümüyle ele geçirince
Türkiye’nin de Alman istilasına uğramasından, dolayısıyla Ortadoğu’daki
yaşamsal önemdeki çıkarlarının tehlikeye girmesinden çekinen İngiltere,
Türkiye’den savaşa katılmasını istedi. Bu sırada SSCB’ye saldırmaya
hazırlanan Almanya da güney kanadını güvenceye almak amacıyla Türkiye’ye
bir saldırmazlık anlaşması önerdi. Türkiye bunu hemen kabul etti. 18
Haziran 1941’de imzalanan bu anlaşma Türkiye’nin savaş dışı kalma
siyasetinde yeni bir aşama oldu. Bunu 10 Ağustos 1941’de SSCB ile
İngiltere’nin ortak notası izledi. Savaşın iyice yoğunlaştığı bu dönemde
her iki ülke Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını
bildiriyorlardı. Buna karşılık Türkiye’den 1936 Montrö (Montreaux)
Sözleşmesi’ni tam olarak uygulayarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarını
savaş gemilerine kapalı tutulmasını istiyorlardı.
1942’de hem
Almanya’nın hem İngiltere’nin başını çektiği Müttefikler’in Türkiye’yi
savaşa sokmak için baskı uyguladıkları bir yıl oldu. Türkiye çeşitli
gerekçeler ileri sürerek bunların hepsini geri çevirdi. Ama 1943’te
Müttefikler’in üstünlüğü belirince İngiltere bu kez savaşın bir an önce
bitmesine katkıda bulunmak ve zaferin nimetinden pay almak gibi
görüşlerle Türkiye’yi Müttefikler’in yanında savaşa sokmaya çalıştı.
Churchill bu amaçla 30 Ocak 1943’te Adana’ya gelerek İsmet İnönü’yle
görüştü. İnönü, Churchill’in Türkiye’nin en geç Ağustos 1943’te savaşa
katılması isteğine karşı, bunun gerekli silahların, savaş araç ve
gereçlerinin verilmesi durumunda olanaklı olabileceğini söyledi. Bu
konudaki görüşmeler sürerken Müttefikler 14-24 Ağustos tarihlerinde
Kanada’nın Québec kentinde, 19-30 Ekim’de de Moskova’da düzenledikleri
toplantılarda Türkiye’yi savaşa katmak yolundaki baskıyı arttırma kararı
aldılar. 28 Kasım-2 Aralık tarihlerinde bir doruk toplantısı yapan
Churchill, Roosevelt ve Stalin de bu kararı onayladı. Bunun üzerine
Churchill ve Roosevelt 3 Aralık 1943’te İsmet İnönü’yü Kahire’ye davet
ederek bu konudaki kesin isteklerini ilettiler ve Türkiye’nin Şubat
1944’te savaşa katılması durumunda her türlü yardımı keseceklerini
bildirdiler. İsmet İnönü’nün askeri ve stratejik gerekçelerle savaşa
katılmayı reddetmesi üzerine Mart 1944’te İngiltere, Nisan 1944’te de
ABD Türkiye’ye askeri yardımı durdurdu. Diplomasi alanında da baskılar
sürüyordu. Bu baskılara bir süre daha direnen Türkiye savaşın gidişinin
iyice belirginleşmesi üzerine 2 Ağustos 1944’te Almanya ile siyasal
ilişkilerini kesti. Bunu 6 Ocak 1945’te Japonya ile ilişkilerini kesmesi
izledi. Ardından Müttefik liderleri Şubat 1945’te toplanan Yalta
(Kırım’da) Konferansı’nda, yeni kurulacak Birleşmiş Milletler’e yalnızca
1 Mart 1945’e kadar Almanya’ya savaş açmış ülkelerin katılmasını içeren
bir karar aldılar. Bunun üzerine Türkiye 23 Şubat’ta Almanya’ya savaş
ilan etti. Bu sırada Almanya’nın yenilgisi kesinleşmiş olduğundan fiilen
savaşa girmedi. ----- Ululuk isteyen töreden ayrilmasin!!!
|
|
|
|
|
|
|
|