TACİZ, TECAVÜZ
Ülkemizin gündeminden düşmeyen terör olaylarının yanı
sıra, günlerdir çocuklara yönelik taciz olayları da gündemin ilk sıralarında
yer almaktadır. Her gün gelen şehit haberleri, toplumun içini kanatırken, her
türlü iğrençliklerin bir bir ortaya çıktığı çocuklara yönelik taciz ve tecavüz olayları
da, toplumu derinden sarsmaktadır. Ülkemizde her ay Adli Tıp Kurumu’na 650
çocuk istismarı olayı gönderilmektedir. Çocuklara yönelik cinsel istismar
suçlamasıyla açılan dava sayısı 2006 yılında 2.415 iken, 2011 yılında 16.830
olmuş ve 2014 yılında 24.825 sayısına ulaşmıştır. Ülkemizde cinsel tacize maruz
kalan çocukların oranı en az %25 seviyelerindedir. Türkiye’nin dünyada çocuk
tacizi, özellikle cinsel taciz sıralamasında üçüncü sırada yer alması,
geleceğimiz adına ürkütücüdür. Hergün yeni bir olayın ortaya çıktığı ülkemizde,
Ensar Vakfı gibi kuruluşlar korunmaktadır. Birbirilerine düşman gibi görünen
cemaatler, tarikatlar, gruplar, iş tacize, tecavüze gelince kenetlenmekte ve
destek mesajları vermektedir.
“Her Bir Uzuv İçin Okunması Münasip Olan Şifa
Ayetleri” kitabının yazarı Cübbeli Ahmet Hoca denen şarlatan din tacirini tek
başına kaçak sarayda ağırlayan Tayyip Erdoğan ile, bu şarlatanı evinde ziyaret
eden başbakanın tutumları, olayı gözler önüne sermektedir. Bilim insanları
yerine, din tacirleriyle görüşmenin sonuçları, taciz ve tecavüzde gelinen
durumun tesadüf olmadığının kanıtıdır.
Bilal Erdoğan’ın “eşimden sonra en çok görüştüğüm
kişi Ensar Vakfı başkanı” söylemi, Tayyip Erdoğan’ın Ensar Vakfı genel
kurullarına sık sık katılması, meşhur “enkaz” açıklamasının yapıldığı Ensar
toplantıları anılarda yerini korumaktadır.
Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Karaman’a ziyareti sırasında, çok
sayıda çocuğun tecavüze uğradığı evlerin sahibi olan Ensar Vakfı’nca, “Ümmetin
medar-ı iftiharı hoş geldiniz” pankartıyla karşılanması, nasıl bir olayla karşı
karşıya olduğumuzun ve ülkeyi yönetenlerin konumunun resmidir.
Adana’da dini eğitim veren Furkan Vakfı’nda Eylül
2015 tarihinde yaşanan işkence olayının ardından, şimdi de taciz skandalı
yaşandı. Vakıfta gönüllü olarak din dersleri veren bir üniversite öğrencisi,
12-13 yaş arasındaki üç erkek öğrenciye güreş yapma bahanesiyle cinsel tacizde
bulunduğu iddiasıyla geçtiğimiz günlerde tutuklandı.
Niğde’nin Çiftlik İlçesi Azatlı Beldesi’ndeki Azatlı
Küllüce Ortaokulu’nda görev yapan Türkçe öğretmeni, 12 kız öğrenciyi taciz
ettiği suçlamasıyla tutuklandı. Ayrıca Milli Eğitim Müdürlüğü’nce, öğretmen
hakkında idari soruşturma başlatıldı.
Çorum’da 7 yaşındaki bir çocuğa babası, amcası ve
ağabeyi tarafından beş yıl süreyle tecavüz yapılmıştır. İfadesinde insanlıktan
utandıran, iğrenç şeyler söyleyen çocuk, amcasının, babasının ve ağabeyinin beş
yıl içinde ayrı ayrı 60’dan fazla kez olmak üzere kendisine tecavüz ettiklerini
anlatmaktadır.
Bu şahıslar önce tutuklanmış ve sonra “esneklik
nedeniyle kızlık zarı bozulmamıştır” raporu gelince ve çocuğun psikolojisi iyi
değildir raporu alınınca tutuksuz yargılanmalarına karar verilerek, topluma
salınmışlardır. Bu durumdaki bir çocuğun psikolojisinin iyi olmayacağı çok
açıktır ama toplumun bu tip olaylara bakışı son derece yanlıştır. Kızın,
babasından hamile kaldığı ortaya çıkınca, tekrar tutuklama gerçekleşmiştir. “Babanın
öz kızına şehvet duyması haram değildir” diye fetva veren Diyanet İşleri
Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, bu olay hakkında ne düşünmektedir? Din ile
uyutulan toplumlarda, böyle saçma söylemlerde bulunulması, her türlü tacize ve
tecavüze yol açmaktadır.
Ülkemizde çocuklara yönelik cinsel istismarda,
özellikle ensest ilişki çok yaygındır ama gizlenmektedir. Ensest ilişki, tüm
toplum ve kurumlar tarafından şiddetle kınanmalıdır ve ceza yasası
değiştirilerek, özellikle çocuklara taciz ve tecavüz suçlarına verilen ceza
arttırılmalı, af kapsamı dışında tutulmalıdır. Aynı şekilde kadınlara karşı
yapılan taciz ve tecavüz suçları da, bu kapsamda değerlendirilmelidir. Doğal
olarak bu konuda eğitim de çok önemlidir.
“Dindar nesil yetiştireceğiz” söyleminin ardında ve
dinin emrinde devlet yaratmanın sonucunda, laiklik ilkesinden sapılarak, dinci
bir merkeze oturtulan günümüzdeki eğitim sistemi ile bu tacizlerin
önlenemeyeceği çok açıktır. Anlamadığımız bir dille yapılan din eğitimi ve dini
gereklerin yerine getirilmesi sonucunda, bir takım sapkın kişiliklerin daha
kolay ortaya çıkması kaçınılmazdır. Öncelikle her türlü dini ibadetin kendi
dilimizde, Türkçe yapılması gerekir. Çünkü anlayarak yapılan dini ibadet,
toplumun motivasyonunu arttıracağı gibi, neyin, ne için ve ne adına
yapılacağını da bilmemize yarayacaktır. Bu suretle dini, hedefinden saptıran
yobazlar ile din tacirlerinde en az yarı yarıya azalma olacaktır.
Arapça kutsal bir dildir, o yüzden Kuran Arapça
okunur diyenlerin, Ensar Vakfı’nın 2014 yılında Kürtçe Kuran bastığından
haberleri bile yoktur, belki de unutmuşlardır. Açılım bahanesiyle Kürtçe ezan
okunması da belleklerdedir. İran, Malezya gibi Müslüman ülkelerde ezanın Arapça
değil, kendi dillerinde okunduğu da bilinmelidir.
Ensar Vakfı’nın toplantılarında cumhuriyete enkaz
diyenlere, haremi savunanlara, din adına ve Tanrı adına yaptıkları tüm kirli
işleri, tacizleri, tecavüzleri, yolsuzlukları örtmek isteyenlere karşı bilimin
ışığında örgütlü mücadele yapılması kaçınılmazdır.
Suay Karaman
Yazi anlamli oldugu icin paylasmak istedim
-----
Bizde Sevgiliye Karanfil almasini bilirdik,Ac idik yedik Ka