Allah Resûlü’nün (as) gerek peygamberlikten önce gerek peygamberlikten sonra yalan söylediği asla vaki olmamıştır. O peygamberlikten önce “el-Emin” yani güvenilen kişi olarak biliniyordu. Yalan söylenmesine hiç tahammül edemezdi. Resûlullah (sas) doğruluğun cennete, yalanın ise cehenneme götüreceğini haber vermiştir.
Bir gün kendisine çeşitli sorular soruldu, ardından da bir mümin yalan söyleyebilir mi diye sordular. Sevgili Peygamberimiz, oturduğu yerden şöyle biraz doğruldular ve hiddetle “Müslüman asla yalan söylemez! Müslüman asla yalan söylemez” diye onlarca kez tekrar ettiler. Sahâbe-i Kirâm “Keşke bu soruyu sormasaydık. Hz. Peygamber’i çok üzdük.” diye pişmanlıklarını ifade ettiler.
Hz. Peygamber, sözüne son derece sadık idi. Birine söz verdiğinde hangi durumda olursa olsun mutlaka onu yerine getirirdi. Bakınız bu konuda O’nun arkadaşlarından biri olan Abdullah b. Ebi’l-Hamsa (ra) şöyle anlatıyor: “Henüz peygamberlik verilmeden önce Hz. Muhammed (as) ile bir yerde buluşmaya karar vermiştik. Ben verdiğim sözü unutmuştum; üç gün geçtikten sonra hatırladım. Kararlaştırdığımız yere gittiğimde Hz. Muhammed (as)’in hâlâ orada beklediğini gördüm. Bana dönerek şöyle demişti: “Abdullah nerede kaldın, bak Bana eziyet ettin; üç gündür seni burada bekliyorum.” (Ebû Dâvûd, es-Sünen, “Kitâbu’l-Edeb”, 90.)
Yalan söylemek ve sözünden durmamak dinimizde çok büyük günahlardan sayılmıştır. Sevgili Peygamberimiz yalan söylemeyi, emanete hıyanet etmeyi ve sözünde durmamayı münafıklık alameti olarak bildirmiştir. Mümin ve Müslüman yalana hiçbir zaman tevessül etmemelidir. Zira yalan bütün kötülükleri de beraberinde getirir. Şaka dahi olsa yalandan kaçınmak gerekir. Yalan söyleyen kişi, her türlü kötülüğü de yapabilir. Allah Teâlâ bizleri doğruluktan ayırmasın.