
PEYGAMBER EFENDIMIZIN VEFATI
Peygamberimiz (s.a.v) 12 Rebiu’levvel ayının bir pazartesi günü dünyaya gelmiş, 8 Haziran 632 yılında yine 12 Rebiu’levvel ayının bir pazartesi günü ahirete irtihal etmiştir. Peygamberimiz (s.a.v)’ in aniden vefatı Müslümanları derinden üzmüş ve mateme boğmuştur. Hatta öyle ki, onun gerçekten ölüp ölmediğini soranlar, öldüğüne inanmayanlar da olmuştur.
Mesela Hz. Ömer (r.a) kılıcını çekerek Resûlüllah’ın öldüğünü söyleyenlere meydan okumuştur. Ancak Peygamberimiz (s.a.v)’ in amcası Hz. Abbas “
Ey Rasulüm) Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra siz de Rabbinizin huzurunda muhakeme olacaksınız”[1] ayetini okuyarak, insanları teskin etmeğe çalışmıştır.
Ardından Hz. Ebu Bekir (r.a) , Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanına gelerek yüzünü açmış ve alnından öperek: “Ey Allah’ın Resulü! Yaşayışın gibi ölümün de temiz oldu. Eğer sen bize ağlamayı yasaklamasaydın, senin için alabildiğince gözyaşı dökerdik.” demiştir. “Kim Muhammed’e tapıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim de Allah’a tapıyorsa bilsin ki Allah diridir, ölmez!” dedikten sonra “Muhammed, sadece resuldür.
Nitekim ondan önce de nice resuller gelip geçmiştir. Şayet o ölür veya öldürülürse, Siz hemen gerisin geriye dinden mi döneceksiniz?”[2] mealindeki âyeti okumuş, bunu duyan Hz. Ömer (r.a), kendisine gelerek ilk şoku atlatmıştır.
Değerli Kardeşlerim!
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in cenazesini Hz. Ali (r.a) yıkamıştır. Amcası Hz. Abbas (r.a), ve onun oğulları Fazl ve Kusem ile Üsame b. Zeyd (r.anhüm), Hz. Ali (r.a)’a yardımcı oldular. Salı günü öğleye doğru yıkanıp kefenlenme işi bitince Hz. Peygamber (s.a.v.)’in cenazesi evinde bulunan serir üzerine konuldu.
Ardından Müslümanlar grup grup odaya geldiler önce erkekler, sonra hanımlar ve daha sonra da çocuklar içeriye girerek teker teker cenaze namazı kıldılar.[3] Peygamberimiz (s.a.v.)’in vefatından sonra Hz. Ebu Bekir (r.a) halife olunca, Peygamberimiz (s.a.v.)’in bazı yakın akrabaları Hz. Ebu Bekir (r.a)’den onun mirasını istemişlerdir.
Hz. Ebu Bekir (r.a) ise, “Biz peygamberler miras bırakmayız, bıraktığımız sadakadır”[4] hadisini nakletmiştir. Dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sahip olduğu bazı arazileri, hırkası, kılıcı ve yüzüğü vefatından sonra devlete intikal etmiştir.
Zaten geriye bıraktığı mallar da ancak bu kadardır. Bununla birlikte Peygamberimiz (s.a.v.)’in hastalığı esnasında yanında bulunan yedi dirhemi fakirlere dağıtılmış, bazı ev aletleri ve ayakkabıları ise Hz. Ali (r.a) ailesine teslim edilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.)’ in ailesi ve ümmeti için bırakmış olduğu en değerli miras, hiç şüphesiz Kur’an ve Sünnettir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber!
Şu halde insan için ölüm, yokluk ve hiçlik değil, bilakis sevdiklerine kavuşmaktır. Zira ölümü güzel yapan da öldükten sonra sevdikleriyle beraber olma arzusudur. Ne mutlu, kıyamet günü çok sevdiğimiz Peygamberimiz (s.a.v.)’e kavuşacak olanlara!
Rahmet ve mağfiret mevsimi olan üç aylara girmiş bulunmaktayız. Bu vesile ile, üç aylar mevsiminin İslam Âlemi’ne, insanlığa hayırlar getirmesini yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.
