Kibir, büyüklenmek ve nefsin kendisini dogru olanlardan uzak tutmasi, bilmesine ragmen kabullenmesini engellemesi, görülmesi gerekeni görememek, anlasilmasi gerekeni anlamaya yaklastirmamak. Insanin gözüne ve aklina perde gerilmesi, inadi israr ve benzeri davranis sekillerini icinde toplayan bir kavram...
Kibir, insanin gözünü baglar. Yanlis düsüncelerde gezdirir. Dogruya yönelmesini, görmesini, bilmesini, kavramasini engeller. Beyninde olusturdugu ve kaliplasmis, yumusamasi son derece zor olan düsüncelerin birikimidir.
"Kim ne derse desin ben bilirim"," bana anlatma, akil verme" ifadelerinin bilincsizce yansimalaridir kibir.
" Düsüncem uyusmaz" demenin ve uyusmaz fikri dahi sorgulayamamanin acziyetidir kibir. Herhangi bir kimsenin kendisine es, dost ve arkadaslik icinde yapmis oldugu tavsiyeleri dahi "senden alacagim ders yok, hele o mu ! adam yerine bile koymam" demenin, gururunun, diklenmenin dile getirilmesidir.
Kibir, insani diger insanlara yukaridan baktirir. Kendisinden baskasini dogru kabul ettirmez, ettirse dahi "su sartla" edatini koydurur. Yanlis yaptigini bilse dahi, yanlisindan dönme ve düzeltme erdemligini yasatmaz, nasip etmez. Gururunun kirilacagi, rezil olacagi, rencide edilecegi düsüncesiyle, islemis olsa bile hatasindan "itiraf edemem", " kendimi kücük düsüremem" vesvesesine yenik düsmenin görülmesidir kibir.
Büyüklenme, kendini farkli görme, digerlerinden daha iyi oldugunu zannetme, birilerini siniflandirma, kendini aklama gibi etik olmayan davranis sekillerinin tezahürleridir kibir. Kendisini "ak sütten cikmis, ak kasik olarak" görme hastaligi.
"Bana akil vermeyin, be ne yaptigimi iyi biliyorum, falan söyle, filan böyle, o mu o sahtekar, digeri ise bes para etmez" gibi aslinda icine düstügü benlik cukurunu farkettirmeyecek kadar kokustugunun farkinda olamamasina vesile olan bir tutum kibir. Itirazi sevmeyen, elestiren ancak elestirilmeyi kaldiramayan bir bünyedir kibir sahibinde olan.
Hayati kendi ekseninde düsünen ve gören bir olgu. Nefsin esaretinde, o yalak senin bu yalak benim, adeta boynuna tasma vurulmuslar gibi, sürgünde yasamaktir kibir...
Böylesi bir hayati yasamak, bilmem hangi anlayis ve düsüncenin ürünüdür ancak su kesin, bu düsünceye sahip insanlar, dilleri ile ne ifade ederlerse etsinler, zavallilarin ta kendileridir...
selam ve hürmetlerimle...
-"Kibir bir insanin kendini düsünmesi ve etrafindaki insanlari hic takmamasidir. Kibir, kisinin insanlar ile arasini acar ve öyle tutar.." Beyhaki-Mensur...
Kendi düsüncelerinin önemli oldugunu düsünmesi acisindan, baskalarini dinler gibi yapsada neticede bencillik cemberinde dönüp durmak ve sahsi fikirlerini üstün tutmaktir kibir...
"Sizde kim oluyorsunuz", "Görgüsüzler", " Medeniyet yoksunu ucubeler" düsüncesine sahip olmayi, kendince düsünmeyenlere, yaftalama hakkina sahip oldugunu düsünmektir kibir...
Kendi fikir buhrani icinde yok olmuslugunun, kokusmuslugunun farkinda olmadan yasam sürmek ve kendi ürettigi bulanik ve mide bulandirici düsünceleri fark edemeyecek kadar algi sahibi olamamanin aci ve gercek tezahürlerini yasamáktir, kibir...
Amin güzel kardesim...cok güzel bir yazi Rabbim Razi olsun...
Yazidaki hakikatler görülebilir ve anlasilabilir olsa yani insan bunlari kavrayabilseydi bu durum olusmazi zaten...Yazimizda da ifade etmeye calistigimiz gibi, Kibir bir perde misali tüm bu güzellikleri örten ve daha da tuhafi insana, " sen dogrusun, bos ver onlari " dedirten bir sifat...
Kücük diye nitelenen ve aslinda büyük ayrintilari beraberrinde getiren bir düsünce tarzi Kibir. Iblis dahi bundan magrur olmadi mi !
"Beni atesten, onu ise camurdan yarattin"...kimin Yaratan oldugunu bilmsesine ragmen, neyin üstün oldugunu sanatkarina ramen kendin belirlemek...kiyas yapmak...halbuki bir "secde" kimbilir onu dahi bugünlere üstün bir varlik olarak tasiyacakti...
Belki bir kac saniyelik bir islem ile ebedi saadetin kapilarini aralamak dururken, anlik gaflet ve kibir ebedi helakine sebebiyet veriyor...ince bir cizgi...
Herangi bir yer ile ticari bir islemimiz sözkonusu. Aldigimiz esyanin olumsuzlugunu anladigimizda reklam eder, sikayetde bulunur, düzeltilmesini isteriz... kaldi ki karsilikli riza ile bir anlasma saglanmisti neticede is mahkemeye kadar uzanabiliyor...ve neticede bir taraf bedel ödüyor...
Organlarimiz, bir ömür calisiyor, kulak, göz, kalp vs...bunlarin bedelini ödemeye kalksak daglar kadar servet sahibi olmak yetmiyor...nimet var, sükür gerek isyan degil...
Günde yirmidört bin adet aldigimiz nefesimiz...Bir eylem iki islem...alma-verme...alip veremesek sorun oluyor, verip alamassak yine sorun teskil ediyor...böyle bir mekanizmayi kuran biri var...bunlari düsünmek dahi bazen aklimiza gelmiyor, gelse de rutin isler sinifina hapsediyoruz...ancak kendi hürriyetimiz alanina tecavüz edildiginde yeri gögü inletiyor hak davasi pesine düsüyoruz...kimbilir belki dava ettigimiz konu incir kabugunu doldurmayacak nitelikte...
hayatimizin tamamini düsündügümüzde, elde ettigimiz her nimet bize verilmis, kendiliginden olusmamis ve bunda bizim bir katkimizda yok...ancak gel gör ki, nimet icinde yüzen insan, elde ettigi bunca güzellige nankör davranabiliyor ve kendini aciz ve muhtac olmaktan uzak tutuyor, bu ise kibrinin kendi icinde gizliden gizliye is gördügünün alametidir...anlayabilene...
Dini boyutunda amellerin ipatli sözkonusu iken psikolojik boyutda kisinin kendini asamamasi, kendine olan saygisini yitirmesi olarak ifade edilir, bunu benimseyenlerce...halbu ki bu icini kemiren manevi bir hastaliktir...
alcakgönüllü olamaz, haksiz dahi olsa düsündürmez, her söze mutlaka düsünmeden cevap verdirir, ruhen kendisini her seyde yeterli gösterir...bu isin enfusi dedigimiz ic aleminde yönelik nankörlüktür...zira insani insan yapan ic alemidir dis alemi degil...
meselenin sosyolojik boyutunda ise kendini toplumdan soyutlamanin, birilerini "ötekilestirmenin" yanisira, insanlari hor görmenin ve sosyal hayatin icinde sadece kendisini ifade edebildigi ortamlarda bulunmanin gerekli oldugu inancina sahip kilar...
Edebli edebinden Susar, "EDEBSIZ" ise ben Susturdum Sanar...LA Edri...
Hayatta bir basari gösteremeyen insanlar, careyi, egolarini tatmin icin, ona buna saldirmakta ararlar, önlerine kemik atilirsa, kuyruk sallar, atilmazsa havlamaya devam ederler...
( Darb-i Mesel...)
Hz. Ali efendimiz (K.v) den vecizeler:
Geçici evi donatıp kalıcı evi ihmâl edene şaşarım..!Dünyada fakir hayatı yaşayıp âhirette zenginler gibi hesaba çekilecek cimriye şaşarım..!Ölüm peşinde iken gaflete dalana şaşarım..!Sıhhat ve âfiyet ni‘metini görmeyip başka şeylere imrenenlere şaşarım..!Daha dün bir damla su iken yarın da leşe dönüşecek olan kimsenin büyüklenmesine şaşarım..!Allah’ı tanıyıp da korku ve endîşesi şiddetli olmayana şaşarım..!Elinde af dilemek gibi bir imkânı varken Allah’ın rahmetinden ümid kesene şaşarım..!Eceli elinde olmayan ham hayâllerin peşinden nasıl koşar şaşarım..!Yarattıklarını görüp dururken Allah hakkında şübhe edene şaşarım..!Başına gelen derd ve belâları önlemeye gücü yetmeyen korktuğundan nasıl emîn olur şaşarım..!Kendi kendine zulmeden başkasına nasıl adâlet edecek şaşarım..!Kendini bilmeyen Rabbini nasıl bilir şaşarım..!
Kendi düstügü girdabi görmekten aciz, "ben biliyorum, siz kuklasiniz, taklitcisiniz" sözleriyle muhatabini rezil ettigini düsünmektir Kibir.
Toplum icinde, hitabet ve konusma uslubunda mahrum olmanin vermis oldug ezikligi, öfke ile bastirmann e bunu dile getirmenin adi. Fikir ve düsünce atil kalinca, gücün bilege, dile düstügü ve "ben, ben" dedirten vesvesedir Kibir...
Kendi yazip kendi üreten, muhatabini anlama gayreti göstermeden, "iste" diye baslayip "sen böylesin" devamiyla, kendi egosunu tatin etme girisiminde bulunmaktir Kibir...
Kendi kokusmuslugunu, icinde bulundugu kirli havanin burnunda aliskanlik yapmis olmasindan kaynaklanan bagisiklikla, alamayan koklayamayan ancak, karsisindakilere bunu atfeden düsüncedir Kibir...