Bu durumda akla bir kac soru gelmektedir. Insan yaratilmis midir, öyleyse kim yaratmistir ve neden ? Yoksa olusmus mudur, kim tarafindan olusturulmustur, olusumunu arzulayan akil sahibi midir, iradesi var midir yoksa kendiliginden mi olusmustur, kendiliginden olustu ise bu nasil olmustur? Yoksa tesadüfen mi olusmustur, tesadüfün olusumu nasil olusmustur? Yoksa sebebler mi yaratmistir, sebebler etken midir, edilgen midir, akil sahibi midir, iradesi var midir, tesadüf olusumunda etken veya edilgen olanlar nelerdir?

Sorularin tamamini ele almadan, bunu baska bir yazida aktarma niyetiyle, biz sadece yaratilmistir gercegini ele alarak acilimini saglamaya calisalim.

Insan kendi istek ve arzusuna göre dünyaya gelmedigine göre, onu dünyaya getiren ve yaratanin, yine onu yaratmasindaki maksat ve arzusunun ne oldugu veya ne olabilecegi sorusu karsimiza cikmaktadir. Kendi istegimizle gelmedik, getirildik, yaratilisimizda bir müdahelemiz sözkonusu degil, yaratildik. O halde neden yaratildik ?

Bu soruya gecmezden önce, akla gelebilecek baska bir meseleyede aciklik getirmeye calisalim.

Madem kendi istek ve arzumla dünyaya gelmedim, o zaman birakinda en azindan kendi istek ve arzuma göre yasayayim, diyen bir insani nasil karsilamamiz gerekir?

Dünya hayatini bir okula benzetecek olursak sayet, talebelerin okula kendi istek ve arzulari ile yazilmadiklarini da biliriz. Okul insani hayata hazirlayan ana müesseselerden biridir. Ancak her kurumda oldugu gibi okulunda kendi yönetmelik ve tüzükleri vardir. Her okul, kendi yönetmeligi ve müfredati icinde ögrencilerini muhatab alir. Bir ögrenci;

- „Madem okula kendi istegimle yazilmadim, yazdirildim ve gitme zorunlulugum var, o halde birakinda nasil okumam gerektigini, neyi okumam gerektigini, ne giyip ne giymemem gerektigini, derslerin secimini, kitaplarin tesbiti, gidip-gelme saatlerini, okul icinde nasil hareket edilecegini ve diger meseleleri ben belirleyeyim“ deme hakkina sahip degildir.

selam ve hürmetlerimle...

Susmak ve konusmak alanlarini iyi tesbit emek gerekir...bir insan hangi alanda ne kadar konusmali, konusmali mi, konustugu takdirde isin neticesi nerelere ulasir gibi durumlari iyi bilmelidir...

aksi takdirde sürekli oldugu gibi bu neden böyle, bunu neden yapmis, bu böyle olmali miydi gibi sorgulayici bir yapiya bürünür ve bu bir anlamda kendisini yaratani sorgulamaya kadar götürür...

seöam ve hürmetlerimle...

Devasa dut agaclarini düsünüyorumda, onlarca metre yükseklike yine ceviz agaclari muhtesem gövdeleri insani hayrete düsüren nitelikte...

Bunca nimeti, dalini, yapragini, budagini, kertigini, gövdesini, tadini, rengini ve kokusunu aldigimiz, gördügümüz ve tattigimiz bu muhtesem yapilarin kendiliginden olmasini düsünmek akil kari midir ?

Yoksa akil ve suurdan yoksun agac, toprak veya tabiat " insanoglunun bana ihtiyaci var, sen dut agaci ol bende kiraz agaci olayim" diyerek akledip bize bunlari veriyor olmalari mümkün müdür..!

selam vehürmetlerimle...

Evet, bir komutan düsünelim ki tek basina bir orduya emir veriyor ve birde askerler düsünelim ki bir kac komutandan emir aliyor...tek emir sahipleri mi düzenlidirer, bir cok komutandan emir alanlar mi düzenlidirler..!

nasil ki basit bir askeri düzen de dahi tek komutan, tek el, tek plan, nizam ve düzenin saglanmasinda fayda varsa, kainatta da tek el, tek hakim, tek bir irade sözkonusu olmalidir, aksi takdirde ne bugün bildigimiz nizam olur, ne de kainatin bugünlere gelmesi düsünülebilirdi...

Bunun en basit örnegi ülke idarelerinde görülmektedir...

selam ve hürmetlerimle...