89 aktive Mitglieder
               
 
Beitrag gepostet am 17.12.10, 21:12 Nr.: 1 Antworten
 
Kur'anda Zikir Kavramının Alanı

Sözlük anlamı itibariyle; bir şeyi telaffuz etme istenilen şeyin zihne döndürülmesi hatırlama anma hatırlatma bildiğimiz şeyleri akılda sürekli tutmaya zikir denir. Bir başka ifadeyle unutulmuş bir şeyin yeniden hatırlanması ya da hâfızadakinin unutulmamak üzere sürekli canlı tutulmasına zikir denilir1.


Kavram olarak 'zikir'; Allah'ı anmak üzere söylenmesi ve yapılması tavsiye edilen sözlü ve ameli eylemleri kapsayan davranışların tümüdür2.

Kur'ân'da zikir kavramının anlamlarına baktığımız zaman şu ifadeler karşımıza çıkmaktadır: söylemek bahsetmek konuşmak hatırlamak hatırlatmak anmak gereğini yapmakla birlikte hatıra getirmek kadrini bilmek tefekkürle birlikte hatıra getirmek mükâfatlandırmak övmek şükrünü edâ etmek tekbir getirmek telbiye duâ ve yakarış söz kıssa haber Kitab Kitab indirme Kur'ân Kur'ân dışındaki ilâhî kitaplar Peygamber şân şeref şeref verici husus nasihat ve düşünceye sevk eden husus ikaz delil hatırlamaya (ibrete) sevkeden vaaz ve öğüt anlamak anlatmak besmele bilmek dâvet etmek delil görmek ibâdet etmek ibret almak iman etmek itaat etmek kulluk yapmak Levh-i Mahfûz namaz kılmak okumak öğüt almak söylemek uyarı vahiy ve yol göstermek...3


Bu anlamların tümünü ihtiva eden zikir kavramının hiç de azınsanmayacak oranda geniş bir alana sahip olduğunu görmekteyiz.

Çok geniş bir anlam alanına sahip olan zikir kavramının manası günümüzde daraltılmış ve sadece Allah'ın adını dil ile anmakla sınırlandırılmıştır. Oysa 'zikir' insana sevap kazandıran her türlü amelin genel adıdır4. Çünkü 'Zikir' Allah'a itaattir. Bütün ibâdetlerin özü ve aslı Allah Teâlâ'yı hatırlamak ve O'na itaat etmektir. Allah'a itaat ise Kur'ân veya hadislerde yer alan bir takım güzel sözleri sadece söylemek veya tekrarlamak değil; bilakis her halükârda Allah'a kulluk şuuru içerisinde bulunmak ve tam bir teslimiyet göstermek her hal ve şartta O'nun sürekli bizi gözetlediğini zihnimize yerleştirmektir.


devam edecek...


selam ve hürmetlerimle...


-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...
0
 
Beitrag gepostet am 17.12.10, 21:14 @yusufbahri Nr.: 2 Antworten
 
Kur\'anda Zikir Kavramının Alanı

Kur'ân-ı Kerim'de zikir kavramından türeyen birtakım kavram ve ifadeler yer almaktadır. Zikir kavramını daha iyi anlayabilmek için bunlar hakkında da bilgi sahibi olmamız gerekmektedir. Kur'ân'da "zikre sahip olanlar" "zikirle hemhal olanlar" anlamında "ehlü'z-zikr" yani "zikir ehli" ifadesi geçmektedir. Bu ifadenin kendi bağlamından koparılarak belirli bir alana yani sadece dil ile zikredenlere hasredilmesi kelimenin anlam çerçevesini daraltmak olur.

Oysa konuyla ilgili ayet şudur: "Ey Muhammed! Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz peygamberler gönderdik. Bilmiyorsanız 'zikir ehli'nden sorun" (Nahl 16/43). Bu ayetteki "zikir ehli" ifadesi Allah'ı ananlar hatırlayanlar manasına geldiği gibi ayetin kendi bütünlüğü içerisinde yani bağlamında önceden gönderilmiş ilahî kitaplar kitap gönderilen toplumlar geçmiş toplumların durumlarını bilen âlimler Ehl-i Kitap Ehli Kur'ân Ehli Tevrat ilim ve tahkik ehli âlimler manalarına gelmektedir 5.

Fakat bu kavramı genel manasında değerlendirdiğimizde ilim irfan yeterli seviyede Kur'an ve ilahi vahiy kültürüne sahip insaflı ve vicdanlı insanların tümünün söz konusu edilmesi mümkündür6. Daha genel bir ifadeyle "zikir ehli" gönderilen ilahi mesajları bilen ve bunların ahkâmını hakkı ile eda eden kimseler bilgi sahibi olanlar7 yani âlimler için kullanılmıştır8.

Zikir kavramından türeyen kelimelerden birisi de tezekkürdür. Bu kelime tıpkı zikir kavramında olduğu gibi iki eylemi ifade etmektedir. Bunlardan birincisi kalbimizin bildiğimiz şeylerden kaybettiklerini unuttuklarını tekrar geri döndürmeye hatırlamaya yönelik çabası 9 diğeri de unutulmamış olanların öğrenilenlerin bilinenlerin duyulanların ve görülenlerin de iyice zihne yerleştirilmesidir.

Yani geçmiş şimdiki zaman ve istikbale yönelik varlık ve olgulardan gerçeklerden hareketle sağlam bir düşünce inanç ve bilgi atmosferi oluşturabilmektir. Daha genel bir ifadeyle tezekkür evrende bulunan tüm varlıklardaki sonsuz rahmet eserlerini ve sanat delillerini düşünerek kendi noksanını görmek ve Yüce Yaratıcı'nın kuvvet ve kudretini anlama yolunda çaba göstermektir10. Bir başka ifadeyle teÂzekkür üzerinde düşünülen varlıkların türlerini özelliklerini hatırlayarak dikÂkate alarak "hakikati" anlama gayretidir 11. Kur'ân'da tezekkür ifadesi tefekkür kavramında olduğu gibi varlığın hem maddi ve hem de manevi boyutları hakkında kullanılmaktadır12. "Biz sana feyizli ve bereketli bir kitap indirdik ki insanlar onun âyetlerini tezekkür etsinler13 (iyice düşünsünler) ve aklı yerinde olanlar ders ve ibret alsınlar." (Sad 38/29) . Ayetteki tezekkür ifadesi öğüt almak 14 ibret almak 15 olarak değerlendirilmiştir.

devam edecek

selam ve hürmetlerimle...



-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...
0
 
Beitrag gepostet am 17.12.10, 21:14 @yusufbahri Nr.: 3 Antworten
 
Kur\'anda Zikir Kavramının Alanı
Kur'ân'da tezkire kavramı da yer almaktadır. Tezkire; hatırlatma öğüt hatırlatan şey demektir. Tezkire kendisi sebebiyle bir şeyin hatırlanmasıdır16. "Biz Kur'ân'ı ancak Allah'tan korkanlara bir tezkire olsun diye indirdik" (Taha 20/3) 17 ayetinde uyarı18 ve öğüt19 anlamlarında kullanılmıştır. Bu kelime Kur'ân20 anlamına da gelmektedir21. Çünkü Allah'ın en büyük uyarı ve öğütleri Kur'ân'da mevcuttur. Kur'ân baştan başa hak ile batılın doğru ile yanlışın iyi ile kötünün ikaz öğüt ve bilgi kaynağıdır.

Kur'ân'da zikir kökünden türeyen kelimelerden birisi de 'zikrâ'dır. Zikra zikir kavramından daha geniş bir manayı kapsamakta ve çok zikir yoğun zikir derinliğine zikir demektir22. Zikir kavramında olduğu gibi öğüt ikaz ve evrensel rahmet anlamındadır23. "Korkup sakınanlar üzerinde onların (âyetlerle alay edenlerin ) hesabından herhangi bir şey (sorumluluk) yoktur. Ancak (bu) bir yoğun hatırlatmadır (zikrâ'dır). Umulur ki korkup sakınırlar" (En'âm 6/69) . "Ve gündüzün başında ve sonunda bir de gecenin erken saatlerinde salâtta devamlı ol; çünkü muhakkak ki iyi eylemler kötü eylemleri giderir; [Allah'ı] hatırında tutanlar için bir öğüt bir hatırlatmadır bu" (Hûd 11/114) 24.

Zikir şükür kavramında olduğu gibi hem dil hem kalb ve hem de bedenen yani amellerle olmalıdır.

1- Dil ile zikir: Allah'ı isimleriyle anmak hamd etmek tesbih etmek Kur'an okumak Kur'ân'ı dinlemek ve dua etmektir. Dil ile yapılan zikir kalbi zikre yol açmalıdır.

2- Kalb ile zikir: Kalbi zikir bedenin zikrine yani ameli zikre zemin hazırlamalıdır. Ameli zikirden kastımız Allah'ın yapmamızı istediği kulluk vazifeleri bir başka ifadeyle ibadetlerdir. Kalb ile zikir Allah'ı gönülden anmaktır. Bu da üç çeşittir: a) -Allah'ın varlığına delalet eden delilleri düşünmek O'nun isim ve sıfatlarını tefekkür etmektir. Allah'ın varlığına delalet eden deliller başta Kur'ân ayetleri ve kâinattır. Kur'ân'da ve kâinatta yer alan ayetlerin tümünde Yüce Yaratıcıya götüren O'nun varlık ve birliğini haykıran kuvvet ve kudretini gözler önüne seren sayısız alamet ve deliller mevcuttur. b) -İlahi hükümleri yani Allah'ın emir ve yasaklarını ve kulluk görevlerimizi ve bunlarla ilgili delilleri düşünmek. Yani bir gönül ve vicdan muhasebesi yapmak gerekir. Ne ile mükellefim neyi ne kadar yapmam gerekir? İlahi teklifler benim için ne ifade ediyor? Sorularının cevaplarına kafa yormak c) -Benliğimizdeki ve evrendeki varlıkları ve bunların sırlarını tefekkür ederek her zerrenin "yücelikler âlemi"ne ve Allah'ı gereği gibi bilmeye götüren birer ayna olduğunu görmek idrak etmektir. Böyle bir zikirden alınacak zevkin bir göz açıp kapamak kadar olan zamanı bile cihanlar değer. İşte bu noktada insan kendinden ve âlemden geçer25.

selam ve hürmetlerimle...
-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...
0
 
Beitrag gepostet am 17.12.10, 21:15 @yusufbahri Nr.: 4 Antworten
 
Kur\'anda Zikir Kavramının Alanı

3- Bedeni zikir: Vücudumuzdaki bütün organların sorumlu oldukları vazife ile meşgul ve yasaklandıkları şeylerden de kaçınmalarıdır26. Bu noktada hem Allah ile ve hem de insanlarla olan muamelemizin dürüst ve samimi olması gerekir. Dolayısıyla yaptığımız her işi ibadet şuuru içerisinde yapmalı ve aksi durumda hesaba çekileceğimiz endişesini taşımalıyız.

Zikir dil ve beden ile yapılan kalbî bir uyanıklık içinde gerçekleştirilmelidir. Zira zikir gaflet ve nisyanın yani unutmanın gafletin zıddı demektir. Bu anlamda zikir Allah'ı unutmamak yani hiçbir hal ve şartta O'ndan gafil olmamaktır. Dolayısıyla gafleti gidermeyen zikir hakikatte zikir değildir.
Zikir bütün kısımlarıyla birlikte kalple ruhla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilidir. Zira yapılan ameller kalbi ruhu müsbet ya da menfî bir şekilde etkileyecektir. Çünkü insanın maddî ve mânevî yönü arasında bir ilişki vardır. Bu ilişki sebebiyledir ki ruhta meydana gelen bir eserin eylemin bedene birtakım etkileri olur. Aynı şekilde bedende birtakım fiil ve davranışın tekrarından da nefiste kuvvetli bir meleke meydana gelir ki bu da bedenden ruha çıkan eserler etkilerdir...

Bu yüzden insanda hüsn-i tefekküre engel olmayacak şekilde ve kendisine işittirecek kadar dil ile zikir yapıldığı zaman bu dil ile yapılan zikirden dolayı hayalde bir etki oluşur. Ve bundan ruha bir nûr yükselir. Sonra bu nurlar ruhtan dile lisandan hayâle hayalden akla yansır. Karşılıklı aynalar gibi birbirini takviye ve biri diğerini geliştirerek kemal noktasına eriştirir. Bunun mertebelerine son yoktur. Ma'rifet yolculuğu işte bu nihayetsiz deryada Hakk'ın isteğine doğru yürümektir...27

Zikir dil ve beden ile yapılan kalbî bir uyanıklık içinde gerçekleştirilmelidir. Zira zikir gaflet ve nisyanın yani unutmanın gafletin zıddı demektir. Bu anlamda zikir Allah'ı unutmamak yani hiçbir hâl ve şartta O'ndan gafil olmamaktır. Dolayısıyla gafleti gidermeyen zikir hakikatte zikir değildir. Nitekim Allah'ı zikir için farz kılınan namazı gafletle edâ edenler kınanırken (Mâûn 107/ 4-5) onu huşû içinde yerine getirenler övülmüştür (Mü'minûn 23/1-2) . Yine aynı şekilde "Gerçek müminler ancak o kimselerdir ki yanlarında Allah zikredilince kalpleri ürperir kendilerine O'nun âyetleri okununca bu onların imanlarını artırır ve yalnız Rab'lerine güvenip dayanırlar.." (Enfâl 8/2) âyeti zikrin gönlü titretecek derecede bir şuur ve uyanıklık içinde yapılması gerektiğine dikkat çeker.

Mü'minler inandıkları her an tesbih ettikleri ve önünde kulluk yaptıkları Rablerini hiç bir zaman unutmaz ve O'ndan gafil olarak hareket etmezler. Yüce Allah'a karşı duydukları sevgi ve takva duygusu sürekli onların içindedir. Onlar devamlı bir şekilde Allah'ı zikrederler. Bu zikir (anma) sadece unutulan şeyin tekrar akla getirilmesi değil bilakis; sürekli kalpte ve benlikte olan Allah'ın varlığını tekrar hatırlamak O'nun nimet verici olduğunu itiraf etmek O'nun büyüklüğünü ve yüceliğini dile getirmek ve ibadeti yalnızca O'na yaptığını amelleriyle göstermektir.

Mü'min Kur'ân'daki ayetleri okudukça evrenin her köşesine yerleşmiş olan sayısız ayetleri gördükçe onlardan haberdar oldukça Rabbini tekrar hatırlar. Onun kalbi ve organları Allah'ı anmaktan hiçbir zaman uzak kalmaz. Kur'ân'daki ve evrendeki ayetleri Allah'a götürecek bir sebep ve vasıta olarak görür ve bundan dolayı da imanı artar (Enfal 8/2) . Allah'ın ve O'nun yüceliğini tekrar aklına getirir. Fakat onun bu hatırlayışı yalnızca zihninde bir beliriş veya dilinde bir söz halinde kalmaz. Bu hatırlamanın ötesine geçer dili ve kalbiyle yaptığı zikir bedenini kaplar organlarda amel yani ibadet olarak ortaya çıkar. Sosyal hayatındaki tüm davranışlarını da bu bilinç içerisinde yürütür.

selam ve hürmetlerimle...




-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...
0
 
Beitrag gepostet am 17.12.10, 21:16 @yusufbahri Nr.: 5 Antworten
 
Kur\'anda Zikir Kavramının Alanı
Kur'ân zikrin her durumda yapılabileceğini belirtmektedir: "Onlar ki ayakta dururken otururken ve uyumak için uzandıklarında Allah'ı zikrederler [ve] göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler: "Ey Rabbimiz! Sen bunları[n hiç birini] anlamsız ve amaçsız yaratmadın. Sen yücelikte sınırsızsın! Bizi ateşin azabından koru!" (Âl-i İmrân 3/191) . Ayette görüldüğü gibi zikir belirli bir zaman mekân veya ibadete özgü değildir. Yüce Yaratıcı her halimizde O'nunla birlikte olmamızı emretmektedir. Çünkü Allah'ı anmak demek ona kalpten bağlanmak sürekli olarak onun gözetimi ve denetimi altında yaşadığımızın farkında ve şuurunda olmaktır.

Ayetlere baktığımız zaman en büyük zikir olarak Kur'ân'ın gösterildiğini görmekteyiz. "İşte bu (Kur'ân) bizim indirdiğimiz bir zikirdir. Şimdi onu inkâr mı ediyorsunuz?" (Enbiya 21/50) . "Hiç şüphesiz Zikr'i (Kur'ân'ı biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz" (Hicr 15/9) . Kur'ân kendisine 'zikir' demektedir ki O baştanbaşa bir öğüt hatırlatma insanlarla ilgili her önemli şeyi açıklayan bir ilâhî bildiridir28. O aynı zamanda sürekli Allah'ı hatırlatan ayetlerden meydana gelmektedir. Bu manada kalpler Kur'ân ile huzur ve sükûn bulur. İnsanlar onun ayetlerini tefekkür ve tedebbür29 etsinler ve dosdoğru yolda hidayet üzere yaşasınlar diye Kur'ân gönderilmiştir.

Çağdaş müelliflerden Muhammed el-Behiy zikir kavramının yüce kitabımızda öncelikli ve ağırlıklı olarak Kur'an anlamında kullanıldığını belirtir30. Allah'ı zikretmek; O'nun yüceliği ve azameti karşısında mü'mini şuurlandıran bilinçli bir eylemdir. Bu davranışın insan hayatındaki eseri; doğruluk Allah yoluna uyma kendisine ve başkasına kötülük veren şeyden kaçınma hayatının her anında Allah'la olma şeklinde belirir. Mü'min bir insan olarak yanılabilir hata edebilir ve unutabilir. Bu durumda o kişi Allah yoluna uymasına engel olan hatalı durumları görebilecek bir kabiliyete de sahip olmalıdır. Yanılır unutur veya hata ederse; tekrar Allah'ın istediği kul olma yolunda bir çaba içine girmelidir. Çünkü Allah'ı zikir olumlu davranışa iten aklî ve ruhî bir faaliyettir31. Kur'an bu konuda mü'minlere şöyle sesleniyor: "O takvâ sahipleri bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı zikrederler. O'nu hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe istiğfâr ederler..." (Âl-i İmrân 3/135).

Allah'ın "zikir" olarak nitelediği kitabını dünya hayatında rehber edinmeyenler onun uygulanmasını istediği gerçekleri hayata taşımayan yani kitabından uzaklaşmış olanlar Kıyâmet günü feryad edecek ve yaptıklarının pişmanlığını hem sözlü olarak ve hem de beden diliyle göstereceklerdir. Kur'ân bu sahneyi şu ifadelerle tasvir etmektedir: "O gün zalim parmaklarını ısırır "Eyvah! der keşke o Peygamberle birlikte bir yol tutaydım. Eyvah! Keşke falancayı dost edinmeyeydim! Vallahi bana gelen Zikirden beni o uzaklaştırdı. Zaten Şeytan insanı işte böyle uçuruma sürükleyip sonra da yüzüstü yalnız bırakır. O gün Peygamber: "Ya Rabbi halkım bu Kur'anı terkedip ondan uzaklaştılar!" der" (Furkan 25/27-30) . Ayete dikkatlice bakarsak Peygamberimiz kendisine Allah tarafından indirilmiş olan vahyi kitabı zikir olarak nitelendirmekte ve ümmetinin o zikri mehcur ettiklerini yani onu terkedip uzak durduklarını onunla amel etmediklerini Rabb'ine şikayet etmektedir.

selam ve hürmetlerimle...

-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...
0
 
Beitrag gepostet am 17.12.10, 21:18 @yusufbahri Nr.: 6 Antworten
 
Kur\'anda Zikir Kavramının Alanı

Kitabın "Zikr"in terk edilmesi iki anlama gelmektedir: Bunlardan birisi onunla amel etmemek; diğeri de onun hakkında saçma sapan konuştular evvelkilerin uydurma masallarıdır dediler32. İnkarcılar Allah'ın "Zikr" olarak isimlendirdiği yüce kitabını dikkate değer görmediler. Kabul etmedikleri gibi ardından da gitmediler. Onu anlamsız ve deli saçması bir şey yerine koydular. Onu eğlenme ve alay konusu haline getirdiler33. Ona ilgisiz kaldılar34. Bunun nedeni dünyevî istek ve tutkularına aykırı buldukları için ya da zamanın değişen şartları karşısında "geçerliğini yitirmiş" bir öğreti olarak gördükleri içindir. Halbuki Kur'ân mesajını benimseyen toplumların çoğu onu ilahî bir mesaj (vahiy) olarak görmekte ve kelimenin en geniş anlamıyla her bakımdan "tutarlı ve her çağda geçerli" olduğuna inanmaktadırlar35.


"O âlemler için bir zikirdir" (Sâd 38/87) ayetinde yer alan "O" zamiri Kur'ân36 veya Hz. Peygamber manasına da gelmektedir. Ayetteki zikir kavramını Hz. Peygamber olarak anlayanlara göre onun şahsiyeti baştanbaşa zikir nasihattir37. Zikir kavramının "ilmi akılda tutmak" anlamını ele aldığımızda ayetin manası şu şekilde de düşünülebilir: "O (Kur'ân) âlemler için (akılda tutulması hatırlanması gereken) bir "ilim"dir ancak" 38. Kur'ân kalblerde olan küfür şirk nifak fısk isyan inkar şüphe ve her türlü yanlış inanç hakikati kabul etmeme ve bilmeme (cehalet) anlamındaki manevi hastalıklar için şifadır. Onda hikmet korkutma teşvik ve kalbin iyi olmasını sağlayacak ve ibret almayı gerektirecek güzel öğütler vardır.

"Onlar ki inanmışlar ve "zikrullah" ile kalpleri huzur ve doyum bulmuştur; Dikkat edin kalpler gerçekten de ancak "zikrullah" ile huzura erişir" (Ra'd 13/28) . Ayette yer alan "zikrullah" teriminden anlaşılması gereken husus Kur'ân-ı Kerim'dir39. "Âyetin siyak-sabakına (bağlam) dikkaÂt edildiğinde Allah'ı zikretmekten maksadın Kur'an olduğu düşünülebilir. Zira bir önceki âyette inkarcıların kabul etmedikleri şey Kur'ân'dı; buna karşılık müminlerin gönüllerini huzura kavuşturan zikir de yine Kur'ân'dır. Bununla birÂlikte ayette konu edilen "zikrullah" teriminden dil veya kalp ile Allah'ın anılmasının kastedilmiş olması da kuvvetle muhtemeldir"40.

Kalbleri Kur'ân ile doyuma ulaşmış olanlar iman etmek için Allah'ın bir hatırlatması özel bir bildirisi en açık seçik tebliği olan Kur'ân'dan daha büyük daha faydalı bir âyet veya bir mucize olamayacağını bilirler. Çünkü gönüller baştan başa "zikrullah" olan Kur'ân ile huzura erer içsel acılar sancılar şifa bulur sükuna kavuşur ve yatışır41 Gönüller O'nun dışında hangi dünya nimetine meylederse etsin onların hepsinin daha iyisi ve daha üstünü bulunduğundan hiçbirinde karar kılamaz. O yönelişlerden hiçbiri o kişinin ruhunun özlemini gideremez heyecanını doyum noktasına ulaştıramaz. Doyuma ulaşmak ve lezzet almak için daha yükseğine ulaşmak ister Bundan dolayıdır ki Allah'ı zikretmeyen kâfir ve gafil kalpler hiçbir zaman ıstıraptan kurtulamaz kalb huzuru veya gönül huzuru denilen mutluluğu tadamaz. Huzur bulamaz bu kararsızlık ve doyumsuzluk içinde çırpınır da çırpınır. Geçici sebeplerin boş emellerin sarsılıp yıkılışından kaynaklanan bir hicran acısına düşer "Zikrullah" olarak nitelenen Kur'ân'a yapışmadıkça sürekli olarak bu pişmanlık devam eder gider42.


selam ve hürmetlerimle...


-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...
0
 
Beitrag gepostet am 17.12.10, 21:19 @yusufbahri Nr.: 7 Antworten
 
Kur\'anda Zikir Kavramının Alanı

Allah'ı zikretmek Allah'ın hatırlatmasıyla bildirmesiyle olur ki iki mertebe üzere tecelli eder: Birincisi Allah'ın zikir işini doğrudan doğruya kalplerde yaratmasıdır ki bu fiilî bir hidayettir. İkincisi de Allah'ı hatırlatacak âyetlerle delilleri yaratması veya göndermesidir. Bu âyet ve deliller de iki kısımdır: Birincisi peygamberlere verdiği kevnî mucizelerdir. Asayı ejderha yapmak ateşte yaktırmamak dağları yerinden oynatmak ölüyü diriltmek gökten sofra indirmek ayı ikiye bölmek gibi duyularla idrak olunabilecek âyetlerdir. Bunların etkisi olayın meydana geldiği zamana ve orada bulunanların gözlemlerine bağlı kalacağından geçici ve sınırlıdır. Bunlar bütün insanların kalplerinin yatışmasına sebep bakımından değil akılların Allah'ı zikretmeye sebep olması yönünden faydalı olabilirler. Diğer kısmı da her zaman ve herkes için düşündürücü olan aklî âyetler ve itikadî delillerdir. İşte Kur'ân böyle bir Allah zikridir. Kur'ân'ın düşünceye yaptığı telkinlerle Allah'ı zikretmeyen ve bununla tatmin olmayan kalplerin hiçbir âyet ve delille tatmin bulmasına imkan yoktur. Bunlar ebediyete kadar doyum ve tatminden yoksun kalacak ve acı içinde çırpınıp duracaklardır Artık bunların kalbi selim bir kalb olmaktan çıkmıştır. Vicdan da vicdan olma özelliğini yitirmiş çürümüş ve bozulmuştur. Onun için Kur'ân'ın düşündürücü âyetlerinden istifade edemezler. Allah zikri ile tatmin olmayan bu kâfirler "Yürekleri bomboş" (İbrahim 14/43) âyeti gereğince gönülleri boş heva ve heveslere kapılmış kalmış kalpsiz ve vicdansızdırlar43.

Allah'a gereği gibi kul olma inancıyla hareket eden kişinin yaptığı her meşru iş ve söylediği her güzel söz nerede ve ne zaman olursa olsun zikirdir ibadet niteliğindedir. Bize Allah'ı hatırlatan O'na davet eden her şahıs ders faaliyet gayret konuşma ve çalışma da zikirdir. Caddede yürürken ahlâki kurallara riayet eden ticaretinde dürüst davranan insani ilişkilerinde kul hakkına riayet edenler zikir halindedir ve onlar zikir ehlidirler Çünkü onlar "zikr"i benimsemiş ve ona uygun olarak hareket etmişlerdir.

İnsan her durumda Allah'ı zikretmekle mükelleftir. Bir kulu Allah'ı zikirden alıkoyacak hiçbir sebep olmamalıdır. Mü'min rahatlık ve afiyette Allah'ı zikrettiği ve şükrettiği gibi; musibet afet ve felâketler zamanında da Allah'a sığınmak O'nun yardımını istemek mecburiyetindedir. Mü'minin bu sığınışı ve yapmakla Allah'ın rızasını kazanacağı her ameli bir zikirdir.44

Sonuç olarak Kur'ân ayetlerine baktığımızda zikir kavramının oldukça geniş bir anlam sahası mevcuttur45. Bu çalışmada gördüğümüz gibi "zikir" kavramı ile "zikrullah" terimi sadece dil veya kalple Allah'ı hatırlamak veya bazı zikir ifadelerini belirli sayılarda söylemek değildir. Zikretme ibadetini bu şekilde anlamak Kur'ân'ın "zikir" ve "zikrullah" terimlerinin anlamını oldukça daraltmak olur. Biz bu çalışmamızla bu tür zikrin olmadığını veya olmaması gerektiğini savunuyor değiliz. Gayemiz ilmi ve dini bir hakikatin ortaya çıkmasıdır. Dil ve kalp ile yapılan zikir de zikirdir ama bu Kur'ân'ın zikir olarak nitelendirdiği eylemlerin bir kısmıdır hepsi değildir.

Hakikate ulaşmak cüz'î veya kısmî bakış açısıyla değil ancak bütüncül olarak bakmakla mümkündür. Binaenaleyh namaz kılmak namazda ve namaz dışında Kur'ân okumak Kur'ân'da ve evrende mevcut olan ayetleri tefekkür ve tedebbür etmek Allah'a itaat etmek; Kur'ân'ın hükümlerini öğrenmek öğretmek yaşamak yaşanmasına yardımcı olmak gibi dil kalp ve bedenle yaptığımız ibadetlerin tümü zikirdir. Kısaca her halimizde Allah'ı hatırlama ve hatırlatmaya yönelik olarak gerçekleştirdiğimiz bütün davranışlar zikir kavramının anlam alanı içerisindedirler.

Yrd. Doç. Musa Bilgiz
_____________

selam ve hürmetlerimle...


-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...
0
 
Beitrag gepostet am 17.12.10, 21:42 @yusufbahri Nr.: 8 Antworten
 
Kur\'anda Zikir Kavramının Alanı

Önce Ilim ve Edeb...


Konusmak bilgiye, bilginin aktarimi ise Ilim ve Edebe baglidir...


selam ve hürmetlerimle...


-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...
0
 
 
Antworten
Der Inhalt darf max. 30000 Zeichen lang sein!
 
Kur\'anda Zikir Kavramının Alanı