124 aktive Mitglieder
               
 
Beitrag gepostet am 05.11.10, 13:42 Nr.: 1 Antworten
 
Recim yoktur




Recim yoktur


Evlendikten sonra zina suçu işleyen
kadınlara ve erkeklere, dört erkeğin fiil halinde açıkça görerek
şahitlik etmeleri veya suçluların itirafları üzerine uygulanan recim
(taşlayarak öldürme) cezası şeriatı uygulama adına mutlaka yerine
getirilmesi gereken bir ceza değildir.


Önce "Kur'an Yolu" isimli tefsirimizde ne dedik ona bakalım:


"...Bize göre bu hadislerin uydurma olduğunu söylemek -usule göre-
mümkün olmamakla beraber getirdikleri recim cezasıyla ilgili bazı
sorular ve problemler de yok değildir:


"a) Recim cezası İslâm'dan önce vardır ve uygulanmıştır, İslâm'ın
getirdiği, başlattığı bir ceza değildir.


"b) Zina cezalarının daha hafif olanları Kur'ân-ı Kerîm'de yer aldığı
halde recim cezasına Kur'an'da yer verilmemiştir. 25. âyette gelecek
olan mümin câriyelerle ilgili "Evlendikten sonra fuhuş yaparlarsa
onlara, hür kadınların cezasının yarısı gerekir" meâlindeki ifade, hür
ve evli kadınların zina cezalarının da yüz sopa olduğuna işaret
etmektedir. Çünkü yüz sopanın yarısı uygulanabilir, fakat recim (ölüm)
cezasının yarısından söz edilemez.


"c) Hz. Peygamber, hayatında uygulanan birkaç recim cezasında hazır
bulunmamış, infazı başkalarına havale etmiştir. Suçun ispatı bu
vak'aların tamamında suçlunun itirafıyla hâsıl olmuş ve ceza, Müslüman
suçluların ısrarla günahtan temizlenmeyi istemeleri üzerine infaz
edilmiştir.


"d) "Zina ettim, beni cezalandırarak temizle" diye gelen Müslümanları
Hz. Peygamber önce geri çevirmiş, söylediklerini duymamış gibi
davranmış, ısrar etmeleri üzerine kurtarıcı telkinlerde bulunmuş, "Deli
mi, içmiş mi, yaptığı zina olmadığı halde öyle mi sanıyor?" demiş, bütün
bunlara rağmen ısrar ettikleri için cezalandırma yoluna gitmiştir
(Müslim, "Hudûd", 16, 22).


"e) Mâiz isimli sahâbî, infaz başlayınca can acısıyla kaçmaya
başlamış; arkasından yetişen infazcılar onu öldürmüşlerdi. Dönünce
durumu Hz. Peygamber'e anlatmışlar. O da "Keşke bıraksaydınız! Tövbe
ediyor, Allah da onu kabul buyuruyordu" demiştir. Sahâbenin recmedilen
Müslümanlar hakkında ileri geri konuşmaları karşısında da, "O öyle tövbe
etti ki bir ümmete paylaştırılsa her bir ferdine yeterdi" (Müslim,
"Hudûd", 22); başka bir rivayete göre, "O öyle bir tövbe etti ki, Medine
halkından yetmiş kişiye paylaştırılsa –bağışlanmaları için– yeterdi"
buyurmuştur (Müslim, "Hudûd", 24). İbn Teymiyye, İbn Kayyim gibi
fıkıhçılar bu hadislere dayanarak tövbe eden, kendiliğinden gelip suçunu
itiraf eden suçlulara cezayı uygulayıp uygulamama konusunda ülü'l-emrin
serbest olduğu sonucuna varmışlardır (İ'lâmü'l-muvakkıîn, III, 79).


"f) Recim cezasını içeren hadiste Hz. Peygamber, "... Bekârlar için
yüz sopa ve bir yıl da sürgün, evli veya evlilik geçirmiş kimseler için
yüz sopa ve recim" ifadesini kullanmıştır (Müslim, "Hudûd", 12).
Müctehidler bu hadiste geçen cezaların ikisi hakkında farklı görüş,
anlayış ve değerlendirme ortaya koymuşlardır: 1. Kadının başka bir yere
sürülmesi, 2. Recim yanında bir de sopa cezasının uygulanması. Hadiste
bu iki ceza da yer aldığı halde bunlar uygulanmaz diyen müctehidler
olmuştur. Hatta Ebû Hanîfe'nin, "sürgün cezasının had (değişmez, kanunî
ceza) değil, uygulaması yöneticilere bırakılmış ta'zir cezası nevinden
olduğunu" söylediği nakledilmiştir (Ebû Bekir İbnü'l-Arabî, I, 358);
yani Kur'an'da olan ceza had, sünnetin getirdiği ilâve ceza ise ta'zir
olarak değerlendirilmiş olmaktadır.


"Yukarıdaki altı madde bizi şu sonuca götürmektedir: Recim cezası
–mutlaka ve değişmez olarak uygulanacak– hadlerden değildir. İslâm'dan
önce de uygulandığı için ilk İslâm topluluğunun tanıdığı, yadırgamadığı,
caydırıcı bulduğu bir ceza çeşididir. Bu sebeple Hz. Peygamber çok az
da olsa bu cezanın uygulanmasına izin vermiştir. Sonuç olarak evlilerin
zina suçlarının had nevinden cezası, bekârlarınki gibi yüz sopadır.
Recim ise kamu düzeni ve suçların önlenmesi ilkelerinin gereğine göre
uygulanıp uygulanmaması, usulüne göre ümmetin alacağı karara bırakılmış,
ta'zir nevinden bir cezadır. Cezaların çoğu gibi bu cezalar da ispat ve
infazdan önce tövbe etmekle (pişmanlık göstermek ve ıslâh-ı hal
etmekle) ülü'l-emir tarafından düşürülebilir."


Şu halde şeriatı uygulama adına bugün recimi uygulayanlar, sebep
olduğu sonuçlar bakımından İslam'a kötülük etmektedirler.


Alinti



0
 
Beitrag gepostet am 05.11.10, 15:02 @aksiyon Nr.: 2 Antworten
 
Recim yoktur
Kuranda gecen ayette evli yada bekar, kadin yada erkek fark etmeden 100 sopa cezasi geciyor.


"Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a
ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde (hükümlerini
uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da
onlara uygulanan cezaya şahit olsun."

Senin söyledigin ayette Cariyelerden bahsediliyor, onlar icin cezanin yarisinin uygulanmasi öngörülüyor.
 
0
 
Beitrag gepostet am 05.11.10, 17:48 @__robin_hood__ Nr.: 3 Antworten
 
Recim yoktur
Saydigin hadislerin gecerliligi Ayet geldikten sonra kalmamistir.

Zina yapanlara verilen “taşlayarak öldürme” cezası
nereden geliyor peki?
Recm olayını 14 Mart 2008 tarihli yazısında ele
alan eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş, adres olarak
Tevrat’ı gösteriyor: “Kur’an’dan önceki dönemde zina suçuna taşlama
cezası uygulanırdı. Çünkü bu husus Tevrat’ın açık hükmüdür. Hz.
Peygamber, kendisine özel hüküm gelmeyen konularda kitap ehlinin
uygulamalarına ve Arap geleneğine uyardı. Taşlamanın vuku bulduğu
hakkındaki rivayetler, zina konusunda Kur’an’ın hükmü gelmeden önceki
döneme ait olmalıdır.”

0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 09:41 @nisa1970 Nr.: 4 Antworten
 
Recim yoktur

Yazi Hayrettin Karaman hocaefendiye ait olup, yazdigi bu yazinin elestirilere maruz kalmasindan sonra tekrar bir yazi ele almistir...


Burada suu hatirlatmak yarar görüyorum...konuya yaklasirken yaziyi ayniyla almak ve degerlendirmek eksikliktir. Burada Usul olarak degerlendirme vardir. Bu ise ilmi birikim gerektirir. Yani konu Usul alimlerince farkli sekillerde ele alinmistir. Bu bir diger yazisinda Hayrettin Karaman hocaefendi belirtmstir...


.................



"İslam'da ne vardır, ne yoktur" konusunda bir dizi yazı kaleme almıştım. Maksadım İslam'ın temiz, güzel, nurlu yüzünü kirli, kara, çatık göstermek isteyenlerin ellerinden bazı fırsatları almaktı. Evet maksadım yalnızca bu idi; modermizmin etkisinde kaldığım, onlara yaranmak, onlar tarafından beğenilmeyi istemek, bu etki altında İslam'ı çağa uyarlamak gibi bir maksadım yoktu. Aslında herkes (yazan da tenkit eden de) yapıp ettiklerinde bazı tesirlerin altında kalırlar ve kimi zaman bunun farkında olmayabilirler. Yapılması gereken şey başkalarının niyetini okumak, psikolojisini deşifre etmeye soyunmak değil, açık ifadelerine bakarak hüküm vermek ve kendini denetlemek, neyin tesiri altında olduğunu keşfetmeye çalışmak ve eğer bu tesir meşru değilse ondan kurtulmaya yönelmektir.

Ben recim konusunda ileri sürdüğüm görüşü "usul dairesinde" delillendiriyorum; yani modernistlerin tesiri altında kalarak usul dışına çıkmıyorum, usul içinde kalarak "İslam'da var mı, yok mu" sorusuna cevap arıyorum. Benim yok dediğime bir başkası yine usul içinde kalarak ve kendince sahih gördüğü delillere dayanarak "var" derse o da onun görüşü, tercihi veya taklidi olur. Tartışmayı bu çerçeveden çıkarıp muhataplarını şuraya veya buraya katmaya çalışmak ilim ve ahlak ölçülerine sığmaz, ayrıca mezmum duygulardan da kaynaklanabilir.

Recim konusunda, şu anda önümüzde üç görüş (açıklama, tercih, yorum) var:

1. Kadim ve ekseriyetin (cogunlugun) kabul ettiği "İslam'da recim had (değişmez ceza) olarak vardır."

2. Recim Yahudi şeriatında var idi, peygamberimiz bunu birkaç defa uygulattı, sonra Kur'an bu cezayı kaldırdı, yerine evli olsun bekar olsun zina edenlere yüz sopa cezasını getirdi (M. Ebu Zehra).

3. Evli veya dul olarak zina yapanlara uygulanan recim cezası had (değişmez, sabit) ceza değildir, tazir (yönetimin takdirine bırakılmış, gerekli görülürse kaldırılabilir) bir cezadır (Kardavi, ben ...)


(burada Karaman Hocaefendi katildigi görüsü ifade ediyor ve dikkat buyurunuz diger görüsleri reddetmiyor ve ayni zamanda onlarin cogunlukta oldugunu da belirtiyor)

-yorum bana aitdir...yusufbahri-

Birinci şıkkı savunan tenkitçi temelde bir delile dayanıyor: Recim konusunda nas (hadis veya tilaveti neshedilmiş ayet) vardır ve bu nas üzerinde (bu nassın had olarak recim cezasını getirdiği hükmünde) de icma (alimlerin görüs birligi) hasıl olmuştur.

selam ve hürmetlerimle...



-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 09:53 @cokbilen Nr.: 5 Antworten
 
Recim yoktur

3. Evli veya dul olarak zina yapanlara uygulanan recim cezası had (değişmez, sabit) ceza değildir, tazir (yönetimin takdirine bırakılmış, gerekli görülürse kaldırılabilir) bir cezadır (Kardavi, ben ...)

dikkatiniz cekiyorum, buradaki ifadede "recim cezası had (değişmez, sabit) ceza değildir, derke, aslen vardir ancak, bu tür bir olay hangi devletde islenirse,o devletin idari yetkililerince, bu uygulamanin, zaman, konum ve sartlara göre, toplumun maslahati gözetilerek, "gerekli görülürse kaldırılabilir) bir cezadır" deniliyor...


Aslen recm vardir ancak uygulamada zamanin alimlerince istisare edilerek devlet yönetimi tarafindan bu sopa vurma veya sürgün cezasina cevirilebilir, deniliyor...


selam ve hürmetlerimle...


-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 10:40 @nisa1970 Nr.: 6 Antworten
 
Recim yoktur

   

   Bazı Konuların  Kuran-ı Kerimde geçmediğini biliyo olmamız lazım.

Mesela Namaz'ın Nasıl kılınacağını şekli ile anlatmaz. Bu durumda Hadis ve Sünnetten yola çıkarız , ve bazı Hadisler AYET niteliğinde hadislerdir  örnek Alkollü içeceklerin  yasaklanması gibi. bu durumda siz Recim kurnada yoktur derken Forumda bunu okuyan bazı arkadaşları  İslamda hiç yokmuş gibi bir ifade yanlışlığına düşürme tehlikesi oluşturmuşsunuz.

 

Konuyu toparlayın size zahmet !

Mesela günümüzde uygulanmıyor denilebilir.


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 11:05 @cokbilen Nr.: 7 Antworten
 
Recim yoktur


Öncelikle burda Fetva verecek makamda olmadığımızı bilmeliyiz.!

Sana bir soru , Kuranı kerimde Namazın nasıl ne şekilde  kılınacağı yazıyormu ?


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 11:10 @cokbilen Nr.: 8 Antworten
 
Recim yoktur

   Ancak somut olayların hepsini Kur’an ayetleri kapsamaz.

Günlük yaşamdaki tüm olayların karşılıkları Kur’an’da yoktur.

Örneğin,yürürken yere tükürmek mi yoksa tükürmemek mi gerekir?

Bu konuda somut olarak Kur’an’da hüküm yoktur

İ   şte bu sorunu çözmek mezhep imamlarını ve geçmişte yaşayıp da hüküm verme konumunda bulunan insanları çok uğraştırmıştır.

“Bir somut olay hakkında, Kur’an’da kural yoksa somut olayın gerekçesi nasıl Kur’an’a dayandırılacaktır?”


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 11:15 @cokbilen Nr.: 9 Antworten
 
Recim yoktur


Anlayanı , Anlamayanı bilmemde , bu tür , Vardır ,Yoktor Denildiğinde  Kesin HÜKÜM Verilmiş oluyor , bunlara dikkat edilmeli , yoksa insan Küfre girer. 

Bu tür  yaklaşımları okurken Ilımlı istamlaştırma çabaları aklıma geliyor. artı Amerikalıların Iraktaki Dağıttıkları veiçinde   çelişkileri çok FURKAN ( Kuran)  aklıma geliyor. yani Biz MÜSLÜMANLAR birbirimizi yanıltırsak Amerikalılara gerek bile kalmaz.


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 11:34 @cokbilen Nr.: 10 Antworten
 
Recim yoktur


Üç Eham Bir Fatiha okunduğundada Hatim etmiş olursun. Hangi Ayetin Etrafında dönüğünü şimdi söyle istersen.

Konu Konuyu Aaçar ama  her Ayetin  etrafında ayrı ayrı şeyler döner.


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 11:40 @cokbilen Nr.: 11 Antworten
 
Recim yoktur

kur-an da her sey yazıyor

ama sen görmesını bılıyorsan

anlamasını bılıyorsan tabiiki






oke ben görmüyorum , sen bi gören olarak  Cebelitarıktaki tatlı su ile tuzlu suyun birbirine karışmadığını , Kaptan Kusto keşfedene kadar  hiç kimse bilmiyordu. ve bu olay Kuranı kerimde geçiyordu. Sen bilen biri olarak bu olayı ve buna benzer olayları Müslüman halk Rehavete  düşmesin diyemi söylemedin


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 11:44 @cokbilen Nr.: 12 Antworten
 
Recim yoktur


Sünnet bize Kur'ândaki icmalleri bildirmeseydi, âlimlerden hiçbiri, fıkıhdaki sular ve abdest bahislerindeki hükümleri çıkaramaz, sabah namazının farzının iki, öğle, ikindi ve yatsının farzlarının dört, akşam namazının farzının üç olduğunu, bilemezdi. Aynı şekilde hiçbir kimse kıbleye dönüldükte yapılan düâda, iftitahda ne söyleneceğini bilemezdi. Tekbîrin nasıl olduğunu, rükû' ve sücûd tesbihlerini, ta'dili erkânı, teşehhüde oturdukta ne okunacağını bilemezdi. Aynı şekilde bayram namazlarının nasıl kılınacağını, ay ve güneş tutulması namazlarını, cenaze, yağmur duası namazları gibi daha çok şeyleri kimse bilemezdi. Bunun gibi, zekâtın nisabını, orucun ve haccın şartlarını, alış veriş, nikâh, yaralama, kadılık ve fıkhın diğer bâblarının hüküm ve esaslarını bilen olmazdı.


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 11:49 @cokbilen Nr.: 13 Antworten
 
Recim yoktur

sen allah a mı ınanmıyorsun nedır ben anlayamadım senı


Cokbilen  Sen , Sen ol !   bu sözü kimseye söyleme

Kafire , Kafir dahi deme  çünki o Kafirin son nefesinin ne olacağını kimse bilemez.

sende öyle bir şüphemi oluştuki bunu söyleme  ihtiyacı duydun.  Oysaki Hadis ve  Sünnet'in bişey ifade etmediğini söyleyen bi uslüpta olan senin yazdıkların değilmi


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 11:51 @cokbilen Nr.: 14 Antworten
 
Recim yoktur


evet doğru diyorsun , Üç İhlas Bir Fatiha  yazmaktı gayem , ama anlamışsın  yavaş yavaş anlayışlı biri olacan  ha gayret

Düzelttiğin için teşekkür


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 11:54 @cokbilen Nr.: 15 Antworten
 
Recim yoktur

Tövbe Haş'a

İman esaslarından biri değilmidir Kitaplara inanmak !


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 11:58 @cokbilen Nr.: 16 Antworten
 
Recim yoktur
Veda hutbesinin son paragrafına dikkatinizi çekiyorum :
Ey insanlar! Gerçekten, Allah her varisin mirastan olan payını tayin ve tespit etmiştir: O halde bir varis lehine (onun için belirlenmiş oranın üstünde) vasiyette bulunmak caiz değildir.
        Mirasçilar dışında, yabancı biri lehine yapılan vasiyetin miktarı, miras birakılan malların toplamının üçte birini geçemez. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona (anneye?) aittir. Zina edenin cezası taşlanarak öldürülme (recm)dir. Babasından başkasının çocuğu olduğu iddiasında bulunan soysuz ya da efendisinden başkasını efendi edinen nankör Allah'ın gazabına, Meleklerin lanetine ve tüm insanlarin ilencine uğrasin! Allah, böyle kimselerin (Kiyamet Günü ne tövbelerini ne de adalet ve tanıklıklarını kabul eder. Ve Selamü Aleyküm!'

-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 12:04 @cokbilen Nr.: 17 Antworten
 
Recim yoktur


Oke Veda hutbesini sen bi oku

Ey iman edenler diye başlıyor !

İş saatim geldi işe gidecem az vaktim var , ama şunu söyleyeyim , şuna inanmıyosun , buna inanmıyormusun diyerek ( suçlayarak ) bir yere varılmaz.  konu üzerinde konuşabilseydik çok daha güzel bi sonuç doğardı.


-----
Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...
0
 
Beitrag gepostet am 07.11.10, 15:02 @mecaz-i Nr.: 18 Antworten
 
Recim yoktur
Konuyu toparlayın size zahmet !

Gecenlerde bir toplantiya katildim ve bana islami arastirmis bir alman Akademisyen islamin ne kadar gaddar ve insanlik disi bir din oldugunu savundu. Özelliklede kadinlara karsi yapilan haksizliklari dile getirdi, yani mesela recim cezasi gibi, islam dininden irtidat edenin ölümle cezalandirilmasinida dile getirdi. Bende tabiki bir müslüman olarak bu iddialara karsilik savunmaya gectim ve aslinda islam dininin ne kadar hosgörülü ve güzel bir din oldugunu anlatmaya calistim. Kuranda recim cezasinin olmadigini biliyordum ve uygulamalarinda eski adetlere dayandigini savundum.
Emin olmak icin bu konuyu tekrar arastirdim ve Hayrettin Karamanin yazisini aciklayici ve uygun buldum.

Ben hadisleri kabul etmiyor degilim, ama Sayin Karamaninda anlattigi gibi bu hadisler Kuran ayeti gelmeden önce uygulanmis olanlar olarak kabul ediyorum ve Yusufbahri beyin aciklamalarini ele alirsak 3 farkli görüs vardir ve benim tercihim bunlardan birisidir. Her insan kendi dogrularini bulmak zorunda, bir tercih yapmak zorunda ve ben Rabbimi insanlara karsi cok merhamet ve sefkat dolu olarak gördügüm icin bu yol benim icin en dogru yol.
Bu konuyu ele alirken niyetim hüküm vermek degildi, tartisilsin farkli görüsleri olanlarda görüslerini dile getirsin istedim.
Konuya görüslerini belirtenlere tesekkür ederim. 

0
 
Beitrag gepostet am 08.11.10, 11:08 @mecaz-i Nr.: 19 Antworten
 
Recim yoktur


Veda hutbeleride farkli demekki, benim tanidigim veda hutbesinde senin yazdiklarin yok! Yani insanlar söylenenleri farkli algilayabiliyor ve ortaya cok farkli metinler cikiyor.


Veda Hutbesi

Bismillahirrahmanirrahim


"Ey insanlar!


"Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra
sizinle burada bir daha bulusamiyacagim.


"Insanlar!


"Bugünleriniz nasil mukaddes bir gün ise, bu aylariniz nasil
mukaddes bir ay ise, bu sehriniz (Mekke) nasil


mübarek bir sehir ise, canlariniz, malariniz, namuslariniz da öyle
mukaddestir, her türlü tecâvüzden


korunmustur.


"Ashabim!


"Muhakkak Rabbinize kavusacaksiniz. O'da sizi yapti olayi sorguya
cekecektir. Sakin benden sonra eski


sapikliklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayiniz! Bu
vasiyetimi, burada bulunanlar,


bulunmayanlara ulastirsin. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunlari
daha iyi anlayan birisine ulastirmis


olur.


"Ashabim!


"Kimin yaninda bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin.
Biliniz ki, faizin her cesidi kalidirilmistir. Allah


böyle hükmetmistir. Ilk kaldirdigim faiz de Abdulmutallib'in oglu
(amcam) Abbas'in faizidir. Lakin


anaparaniz size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme ugrayiniz.


"Ashabim!"


"Dikkat
ediniz, Cahiliyeden kalma bütün adetler kaldirilmistir, ayagimin
altindadir. Cahiliye devrinde güdülen


kan davalari da tamamen kaldirilmistir.
Kaldirdigim ilk kan davasi Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin


Rabia'nin kan davasidir.


"Ey insanlar!


"Muhakkak ki, seytean su topraginizda kendisine tapinmaktan
tamamen ümidini kesmistir. Fakat siz bunun


disinda ufak tefek islerinizde ona uyarsaniz, bu da onu memnun
edecektir. Dininizi korumak icin bunlardan da


sakininiz.


"Ey insanlar!


"Kadinlarin haklarini gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan
korkmanizi tavsiye ederim. Siz kadinlari, Allah'in


emaneti olarak aldiniz ve onlarin namusunu kendinize Allah'in emriyle
helal kildiniz. Sizin kadinlar üzerinde


hakkiniz, kadinlarin da sizin üzerinizde hakki vardir. Sizin kadinlar
üzerindeki hakkinizi; yataginizi hic


kimseye cignetmemeleri, hoslanmadiginiz kimseleri izininiz olmadikca
evlerinize almamalaridir. Eger


gelmesine müsade etmediginiz bir kimseyi evinize alirlarsa, Allah,
size onlarin yataklarinda yalniz


burakmaniza ve daha olmasza hafifce dövüp sakindirmaniza izin
vermistir. Kadinlarin da sizin üzerinizdeki


haklari, mesru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin
etmenizdir.


"Ey mü'minler!


"Size iki emanet burakiyorum, onlara sarilip uydukca yolunuzu
hic sasirmazsiniz. O emanetler, Allah'in kitabi


Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir.


"Mü'minler!


"Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanin
kardesidir ve böylece bütün Müslümanlar


kardestirler. Bir Müslümana kardesinin kani da, mali da helal olmaz.
Fakat malini gönül hoslugu ile vermisse


o baskadir.


"Ey insanlar!


"Cenab-i Hakk her hak sahibine hakkini vermistir. Her insanin
mirastan hissesini ayirmistir. Mirasciya vasiyet


etmeye lüzüm yoktur. Cocuk kimin döseginde dogmussa ona aittir. Zina
eden kimse icin mahrumiyet vardir.


Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden
baskasina intisaba kalkan köle, Allah'in,


meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin. Cenab-i Hakk, bu
gibi insanlarin ne tevbelerini, ne de adalet


ve sehadetlerini kabul eder.


"Ey insanlar!


"Rabbiniz birdir. Babaniz da birdir. Hepiniz Adem'in
cocuklarisiniz, Adem ise topraktandir. Arabin Arap


olmayana, Arap olmayanin da Araap üzerine üstünlügü olmadigi gibi;
kirmizi tenlinin siyah üzerine, siyahin


da kirmizi tenli üzerinde bir üstünlügü yoktur. Üstünlük ancak
takvada, Allah'tan korkmaktadir. Allah yaninda


en kiymetli olaniniz O'ndan en cok korkaninizdir.


"Azasi kesik siyahî bir köle basinza amir olarak tayin edilse, sizi
Allah'in kitabi ile idare ederse, onu


dinleyiniz ve itaat ediniz.


"Suclu kendi sucundan baskasi ile suclanamaz. Baba, oglunun sucu
üzerine, oglu da babasinin sucu üzerine


suclanamaz.


"Dikkat ediniz! Su dört seyi kesinlikle yapmaycaksiniz:




  • Allah'a hicbir seyi ortak kosmayacaksiniz.
  • Allah'in haram ve dokunulmaz kildigi cani, haksiz yere
    öldürmeyeceksiniz.
  • Zina etmeyeceksiniz.
  • Hirsizlik yapmayacaksiniiz..



"Insanlar Lâilahe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere
emrolundum. Onlar bunu söyledikleri


zaman kanlarini ve mallarini korumus olurlar. Hesaplari ise Allah'a
aittir.


"Insanlar!


"Yarin beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?"


Saheb-i Kiram birden söyle dediler:


"Allah'in elciligini ifa ettiniz,
vazifenizi hakkiyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta
bulundunuz, diye


sehadet ederiz!"


Bunun
üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) sehadet parmagini kaldirdi,
sonra da cemaatin üzerine cevirip indirdi ve söyle buyurdu:


"Sahid
ol, yâ Rab!
Sahid ol, yâ
Rab!
Sahid ol, yâ Rab!"

0
 
Beitrag gepostet am 08.11.10, 11:33 @nisa1970 Nr.: 20 Antworten
 
Recim yoktur
Kuranda ve Hadislerde Zina hakkinda verilen Hükümler ve tövbe yolu

Zina eden bir şahıs tövbe eder ise Müminle
evlenebilir mi?



Yazdır


E-posta











Soru:
Zina eden bir şahıs günahına tövbe ederse bir başka insanla evlenebilir
mi?
Çünkü Kuran-ı Kerimde bir ayette zina yapan bir insanın mümin kişilerle
evlenemeyeceği bildirilmektedir.


Cevap:
Sorunuzu Kuran ve Sünnet ışığında değerlendirmek istiyorum. İslam Dini
öncelikle
kişilerin hataya düşmemeleri için yasaklar getirir. Ancak hataya
düşenler için
ise hatanın içinde kalıcı değil hatayı terk edenlerin affedileceğine
dair
müjdeler verilir. Örneklerle konumuzu izah etmeye çalışalım. Mesela adam

öldürmek büyük günahtır. Bir mümini kasden öldüren kimsenin ebedi
cehenneme
gireceğine dair ayet vardır. Zina etmek haramdır. Zina edenler müminlere
haram
kılınmıştır. Faiz yemek haramdır. Buna benzer yasak kapsamına alınmış
birçok
ayet vardır. Zina ile ilgili Kur’an-ı Kerimde geçen yasak şöyle ifade
edilmektedir.





var gaJsHost = (("https:" == document.location.protocol) ? "https://ssl." : "//www.");
document.write(unescape("%3Cscript src='" + gaJsHost + "google-analytics.com/ga.js' type='text/java-script'%3E%3C/script%3E"));


try {
var pageTracker = _gat._getTracker("UA-8027431-13");
pageTracker._trackPageview();
} catch(err) {}


“Zina eden erkek ancak,
zina eden veya Allah’a
ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden bir kadınla da ancak zina
eden veya
Allah’a ortak koşan bir erkek evlenir. Bu Müminlere haram kılınmıştır.”[1]


Ayette geçen durumu
işlemiş bir insan
hatasından dönerse acaba mümin bir insanla evlenemez mi? İşte
tartışmanın odak
noktası budur. Yani bir kimse eğer bu yanlışları yapmışsa yapacak bir
şey yok
mudur. Ayette Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır.


“Her kim de işlediği
zulmünün arkasından tövbe
edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder.
Şüphesiz
Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[2]

Diğer bir ayette ise şöyle buyrulmaktadır. Sizlerden fuhuş (zina)
yapanların her
ikisini de incitip kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa onları
incitip
kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah tövbeleri çok kabul edendir, çok
merhamet
edendir.[3]

Tövbe ile ilgili diğer ayetlere bakılırsa Yüce Yaratan hata edenlerin
hatalarından dönmeleri, bir daha o hataya düşmemek için çalışmaları,
Allah’a
gerçek anlamda kul olmaları halinde tövbeler kabul edilmekte ve sanki o
hata hiç
işlenmemiş kabul edilmektedir.


Kuran-ı Kerimden bir
diğer hususu sizlere
aktarmak isterim. Furkan sûresinin 68-70. âyetlerinde Cenâb-ı Hakk’ın
has
kulları anlatılırken onların Allah Teâlâ’ya ortak koşmayacakları, adam
öldürmeyecekleri ve zina etmeyecekleri belirtilir. Bu günahları
işleyenlerin
ise, yaptıklarının cezasını mutlaka çekecekleri ve kıyamet gününde pek
kötü bir
duruma düşecekleri anlatılır. Sonra da bir istisna yapılarak şöyle
buyurulur:


“Ancak tövbe ve iman
edip iyi işler yapanlar
başkadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok
bağışlayıcıdır; engin merhamet sahibidir.”


Tövbe kapısını açık
bırakarak günahkâr gönüllere
soğuk sular serpen bu âyet-i kerîmeyi Zümer sûresinin 53. âyeti
pekiştirmekte ve
sonsuz merhamet sahibi Allah Teâlâ’dan asla ümit kesilmeyeceğini şöyle
ifade
etmektedir:


“Ey kendilerinin
aleyhinde çalışarak haddi aşan
kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün
günahları
bağışlar.”[4]



Bir başka hadis-i şerif ile konumuzu daha
iyi anlamaya
çalışalım. Güzide sahabîden Ebu Zerr el-Gifârî (r.a.) anlatıyor: “Ben,
bir
keresinde Rasulullah (s.a.s.)'ı ziyarete gel­dim. O, üzerinde beyaz bir
elbisesi
olduğu halde uyuyor­du. (Döndüm) sonra yine geldim. Bu defa uyanmıştı.



Rasulullah: "Lâ ilahe illallah, deyip de
sonra bu
ikrar ve iman ü-zere vefat eden her kul, muhakkak cennete girecektir"
bu­yurdu.



Ben: O kul, zina etse, hırsızlık yapsa da
mı?, diye
sor­dum.



O: "Zina etse, hırsızlık yapsa da
girecektir" buyurdu.



Ben: Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı?,
diye tekrar
sor­dum, O:



"Zina etse de, hırsızlık yapsa da", buyurdu.



Ben (üçüncü defa)



Zina etse, hırsızlık yapsa da mı?, diye
sordum.



Rasulullah: "Evet, Ebu Zerr'in burnu
toprakta
sürünmesine rağ­men o kul, zina etse de, hırsızlık yapsa da (cennete
gire­cektir)”[6]

buyurdu.



Sonuç itibariyle Tövbe kapısı açıktır. Tövbe
kapısının
açık olması ise “nasıl olsa Allah bizi affeder” diyerek günah işlemeye
sebep
değildir. Affedilecek olunması kişiyi günaha sürükleyecek husus
olmamalıdır.
Zina yaparken ölümün insana ulaşmayacağını hiç kimse garanti edemez. Bu
sebeple
asıl olan şey günaha düşmemektir. Hatayı işlememektir. Ama böyle bir
yanlışa
düştükten sonra kişi affedilmez değildir. Yani ifrat ve tefrit noktasına

düşülmemelidir. Affedilmek var diyerek günahlar işlenmemeli, günah
işleyenler
için ise Allah sizi affetmez denmemelidir. Nitekim Hz. Hamza’yı şehit
eden Vahşi
hatasına tövbe ederek nice gözyaşları dökerek affedildi ve Efendimizin
ashabından oldu. Yanlışının farkında olan bunun için pişmanlık duyan,
bir daha
yapmayacağına dair söz veren, Allah’a kul olmayı kabul eden birisini
Rabbimiz
affetmektedir. Ancak şu maddeleri yeniden hatırlatmakta fayda görüyoruz.

Günahına Tövbe eden kişi,



-Günahtan kopmalı, kesinlikle terk
etmelidir.



-Bu günahı işlediğine pişman olmalıdır.



-Bir daha o günahı işlememeye azmetmeli,
kesin karar
vermelidir.



Yukarıda yapmış olduğumuz izahatlar
ışığında, gaflet
ve hata ile günah işlemiş zina yapmış bir insan günahından tamamen
kopup, tövbe
edip, pişman olduktan ve bir daha öyle bir fiiliyatı işlememeye söz
verdikten
sonra İnşallah hatası affedilmiş olur. Bu sebeple de -Nur Süresi 3.
ayet-i
kerimede bildirilen- zina yapmamış bir insanla evlenmesi caiz olur. Her
şeyi en
iyi Allah bilir.



Affedilen inşallah günahı işlememiş gibidir.
Peygamber
Efendimiz bir hadislerini zikrederek cevabımızı bitirmek isterim.
“Günahına
tövbe eden onu işlememiş gibidir.”[7]

0
 
 
Antworten
Der Inhalt darf max. 30000 Zeichen lang sein!
 
Recim yoktur