Okudugumuz bir kitabi düsünelim. Bu nedir, diye bir soru sordugumuzda, „kitap“ cevabini aliyoruz. Bu, elimize aldigimiz esyanin mahiyetini (ne oldugu) bildiriyor. Ancak „Kitap“ ismi, sade ve yalin düsünüldügünde bir ise yaramiyor. Mahiyet olarak „Kitap“ ismini alam elimizdeki esya, sekli, cildi, sahifeleri ve boyasi ile bir suret olusturuyor.
Insanda böyledir. Insan. Bunu sade ve manasiz düsünelim. Yani ne oldugunu bilmedigimiz bir sey. Boyu, bedeni, rengi, el, ayak, göz, kulak o „insan“ mahiyetinin (ne oldugunun) suretini olusturuyor. Bu insanin hakikatini anlamaya yetmiyor.
Bir esyanin aldigi dört sekli dile getirelim. Bir esya veya canlida su dört özellik bulunur.
Suret, yani sekli, iskeleti. Mahiyet yani ne oldugu. Hüviyet yani onu diger esya ve canlilardan ayiran kimloigi. Hakikat yani varligi, varligi ile ayakta olusu, canliligi, islerligi.
Bu özelliklerden dolayidir ki, insan sekli ve sureti ona ne bir mana verir, ne de hakikatinden haber verir. Aynen kitap gibi. Kitap yalniz basina bir sey ifade etmiyor. Sekli, rengi, cildi ona bir suret vermis. Kitaba mana veren yani onun ne ise yaradigini bildiren ise, icinde bulunan manalaridir. Bu ise onu hakikat boyutuna ulastiriyor. Yani kitabin var olmasi ve islerlik kazanmasi. Bu hakikat ise kitabi yazan kimsenin ismine dayaniyor.
Icerik olan muhtevi (yani kitabin konusu) ne ise, kitabin hakikatine de o isaret ediyor. Mesela; elimizdeki kitabin bir Tip kitabi oldugunu düsünelim. Mahiyet (ne oldugu) olarak „TIP“ kitabi olan bu eser hakikatde bir „TABIB“ (Doktor) den haber veriyor
Insan, mahiyet olarak bir canli, suret olarak bir varlik, hüviyet olarak bir insan, hakikati ise hayatda canli varligi ile olusudur. Dolayisiyla „Tip ilmi“ varki, kitap „Tibbi“ olarak boy gösteriyor. Bu da o ilmi olusturan yani var kilan, ayakta kalmasini saglayan „TABIB“ e götürüyor bizi.
Önemli olan diger bur husus ise; nasilki kitabin icinde var olan ilim müellifin (yazar) aslini, hüviyetini göstermiyorsa, insanda aynen burada oldugu gibi günlük hayati icinde de, kendisini yazanin (yaratani) hakikatini göstermez. O, ancak sahibinin gölgesidir. Kitabi yazan kisinin, kendisi degil, yazmis oldugu ilmi sahifeye döktügü ve kendisini gösterdigi gibi.
Kitabin icinde, yazarin kendisini göremedigimiz gibi kulluktada insanin asil sahibini (yaratanini) göremeyiz. Ancak varligimizla onun varligini bildiririz. Bir kitabi yazan, kelime kelime, cümle cümle satirlarini islemis ancak o satirlar icinden kendini göstermez ancak yazmis oldugu eseriyle bilinir. Yani bir kitabin ilmi dokusu onu yazan bir ilim sahibini haber veriyorsa, insanda aynen kendisini nakis nakis isleyen ILIM sahibini veriyor.
Tekrar edecek olursak sayet, yazilan ilim hic bir zaman, yazan kisinin hakikatini degil, sadece varligini bildirdigi gibi, insanda varligiyla kendisini yaratanin hakikatini göstermez.
selam ve hürmetlerimle...