Tekasür suresi sekiz âyettir ve Mekke´de nazil olmuştur.[1]
Rahman ve Rahim olan Allahin adıyla. 1-2- Çoklukla övünmek,sizi,kabirlere varıncaya kadar meşgul etti. Mal ve evladınızın çokluğuyla övünmeniz, ölüp kabire gitmenize kadar sizi meşgul etti.
Katade
diyor ki: "İnsanlara "Biz, filan oğullarından daha fazlayız. Onlar da
falanlardan daha fazla." diyerek birbirlerine karşı övünürler ve tatmin
olmaya çalışırlar bu da onları meşgul eder. Öyle ki ölüp kabirlerine
sapıklar olarak giderler.
Abdullah b. Şıhhîr diyor ki:
"Ben
Resulullaha gittim. O, okuyordu. Şöyle buyurdu: "Âdemoğlu malım, malım
der durur. Ey Âdemoğlu, sana malından yeyip bitirdiğin veya giyip
eskittiğin yahut sadaka verip ileriye gönderdiğinden başka ne
vardır?"[2]
Enes, Übey b. Ka´b´ın şöyle dediğini rivayet ediyor:
"Biz
Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olacak olsa, bir üçüncüsünü ister.
Âdemoğlunun karnım (gözünü

ancak toprak doyurur. Allah, tevbe edenin
tevbsini kabul eder." hadisini suresi ininceye kadar Kur´andan olduğunu
zannederdik.[3]
Ayette geçen ve "Kabirlere varma" diye tercüme edilen ifadesinden maksat, ölüp kabirlere defnedilmektedir.[4]
3- Hayır yakında bileceksiniz. Hayır,
çoğalmanız sizi meşgul etmemelidir. Kabirlere vardığınızda dünyada
iken mallarınızın çokluğuyla meşgul olup Allaha itaat etmemenizin
akıbetini göreceksiniz.
Taberi bu âyet-i kerimenin kabir
azabının var olduğunu söyleyen görüşün doğru olduğunu ortaya koyduğunu
söylemekte ve bu hususta Zir b. Hu-beyş´in Hz. Ali´den şunu naklettiğini
rivayet etmektedir. Zir b. Hubeyş diyor ki:
"Ali (r.a.) dedi ki:
"Çoklukla övünmek sizi kabirlere varıncaya kadar meşgul etti." âyetleri
ininceye kadar kabir azabının varlığından şüphe etmeye devam
ediyorduk."[5]
4- Yine hayır ilerde bileceksiniz. Bu
âyetin, bir önceki âyetin tekrarı olarak zikredilmesi, tehdidin
şiddetini göstermek içindir. Araplar, bir korkulma ve tehdidin
dehşetini göstermek istediklerinde onu tekrar ederler.
Dehhak
bundan önceki âyetin, kâfirleri bu âyetin ise müminleri uyardığını
söylemiştir. Buna göre bundan önceki âyet "Hayır, yakında bileceksiniz
ey kâfirler." Bu âyet ise "Hayır ilerde bileceksiniz ey müminler."
manasmdadir.[6]
5-6- Hayır, eğer kesinlikle bilmiş olsaydınız (böyle olmazdınız) cehennemi mutlaka göreceksiniz.7- Sonra cehennemi gözünüzle bizzat göreceksiniz. Hayır,
hayır ey insanlar, mal ve evlatlarınızın çokluğu sizi meşgul etmemeli.
Sizler, kıyamet gününde tekrar dirileceğinizi kesin bir bilgi ile
bilmiş olsanız mal ve evlatlarınızın çoğalması, sizi Allaha itaatten
alıkoymaz. Bilakis ona ibadete koşar, emirlerine boyun eğerseniz,
kendinize acıyarak dünyaya meyletmezsiniz.
Ey müşrikler, kıyamette mutlaka cehennemi göreceksiniz.Onu bizzat gözünüzle göreceksiniz.[7]
8- Sonra o gün,verilen her nimetten sorguya çekileceksiniz.
Sonra
kıyamet gününde, dünyada iken size verilen nimetlerden mutlaka hesaba
çekileceksiniz. Onları nereden kazandığınızdan, onlardan nasıl istifade
ettiğinzden ve onları nereye harcadığınızdan sorguya çekileceksiniz.
Müfessirler
bu âyette kendisinden âhirette hesap verileceği beyan edilen nimetlerin
hangi nimetler olduğu hakkında çeşitli görüşler zikretmişlerdir.
Abdullah
b. Mes´ud, Şa´bi, Mücahid ve Süfyan es-Sevri´ye göre burada hesap
verileceği beyan edilen nimetten maksat, emniyet ve sağlık nimetleridir.
Abdullah
b. Abbas ve Hasan-ı Basri´ye göre hesap verileceği beyan edilen
nimetten maksat, göz kulak ve vücut sağlığı nimetleridir. Allah kula,
kendisi daha iyi bildiği halde onları nerede kullandığını soracaktır.
Mücahid
ve Katade´den nakledilen başka bir görüşe göre âhirette kendisinden
hesap sorulacak olan nimet, insanın dünyada iken zevk aldığı bütün
nimetlerdir.
Diğer bir kısım âlimler, âhirette kendisinden hesap
verilecek olan nimetlerin bir kısım yiyecek ve içecekler olduğunu
söylemişler ve bunların da neler olduklarını farklı şekillerde izah
etmişlerdir.
Bükeyr b. Atik diyor ki: "Ben Said b. Cübeyr´e bal
şerbeti getirildiğini gördüm. O, onu içti ve "Kendisinden sorulacağınız
nimet işte budur." dedi.
Cabir b. Abdullah diyor ki:
"Ben
Resulullaha ve Ebubekir´e yaş hurnıa ve su getirdim. Onlar hurmay ıyeyip
suyu içtikten sonra Resulullah şöyle buyurdu: "Bu da sizin hesap
vereceğiniz nimetlerdendir."[8]
Ebu Hureyre diyor ki:
"ResuluİIah
bir gün veya bir gece evinden dışarı çıktı. Bir de ne görsün Ebubekirle
Ömer, onlara: "Bu saatte sizi evinizden çıkaran sebep nedir?" dedi.
Onlar da: "Ey Allanın Resulü, açlıktır." dediler. Resuluüah: "Hayatım
kudret elinde olan AUaha yemin olsun ki beni de dışarı çıkaran şey sizi
dışarı çıkaran şeydir. Kalkın." buyurdu. Hep birlikte kalktılar.
Ensardan birine vardılar. Adam evinde yoktu. Kadın onlan görünce
"Merhaba hoş geldiniz." dedi. ResuluİIah kadına: "Filan adam nerde?"
diye sordu. Kadın: "Bize iyi su getirmeye gitti." dedi. O sırada
Ensardan olan adam çıkıp geldi. ResuluİIah ve iki arkadaşını gördü.
Sonra "Allaha hamdolsun, bugün benden daha üstün misafirlere sahip olan
hiçbir kimse yoktur." dedi. Hemen gidip üzerinde, henüz olgunlaşmamış,
tam olgunlaşmamış ve yarı olgunlaşmış hurmalar bulunan bir dal getirdi.
"Yeyin bundan." dedi. Bıçağı eline aldı. ResuluİIah ona "Sağmal
hayvanlara dokunma." dedi. Adam, onlara bir koyun kesti. Onlar koyundan
ve o dalın hurmalarından yediler. Su içtiler. Tam doyup suya da
kanınca ResuluİIah, Ebubekir ve Ömer´e şöyle buyurdu: "Hayatım kudret
elinde olan Allaha yemin olsun ki siz, kıyamet gününde bu nimelerden
hesaba çekileceksiniz. Sizi, açlık evinizden dı-şan çıkardı. Evinize
dönmeden önce sizlere bu nimetler geldi.[9]
Taberi´nin zikrettiği
ve Tinnizi´de de bulunan diğer bir rivayette Ensarlı bu zatın adının
"Ebul Heysem b. et-Teyyihan" olduğu ve Resulullahın, nimetlerden
sorumlu olacaklarını bildirdikten sonra şunları da söylediği rivayet
edilmektedir:
"Bu nimetler de serin gölge, güzel yaş hurma ve
soğuk su"dur.[10] Resulullahın azadlı kölesi Ebu Âzib diyor ki:
"Resulullah bir gece dışarı çıktı ve bana uğradı. Beni dışan çağırdı ben
de çıktım. Sonra Ebubekir´e uğradı onu da dışan çağırdı. O da çıktı.
Daha sonra Ömer´e uğradı onu da dışar çağırdı. O da çıktı. Resulullah
devam edip Ensardan bir kimsenin bahçesine girdi. Bahçe sahibine "Bizi
doyur." dedi. Bahçe sahibi bir hurma dalı getirdi. Onu yere koydu.
Resulullah ve arkadaşları ondan yediler. Sonra soğuk su istedi ve onu
içti ve buyurdu ki: "Kıyamet gününde bunlardan mutlaka hesaba
çekileceksiniz." Bunun üzerine Ömer hurma dalını kaldırıp yere vurdu.
Hurmalar sağa sola dağıldı. Ömer sonra şöyle dedi: "Ey Allanın Resulü,
biz kıyamet gününde bunlardan sorumlu muyuz?" Resulullah "Evet, ancak
şu üç şey hariçtir Kişinin avret mahallini kapadığı bir parça bez,
açlığını giderdiği bir ekmek kırıntısı, soğuk ve sıcakta içine girdiği
bir taş kovuğu." buyurdu.[11] Ebu Hureyre diyor ki:
"Sonra o gün
verilen her nimetten sorguya çekileceksiniz." âyeti nazil olunca
insanlar "Ey Allanın Resulü, biz hangi nimetten sorguya çekileceğiz?
Bizde iki siyah nimet olan su ve hurmadan başka bir şey yok. Düşman
karşımızda, kılıçlanınız omuzumuzdadir." Resulullah: "Yakında olacak."
buyurdu."[12]
Ebu Hureyre, Resulullahın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Kulun
kıyamet gününde ilk hesaba çekildiği nimetten dolayı ona şöyle
denecektir: "Senin vücudunu sıhhatli kılmadık mı? Sonra soğuk sular
içirmedik mi?"[13]
Ebu Ümame, kıyamette hesap verilecek nimetin buğday ekmeği ve tatlı su olduğunu söylemiştir.
Abdullah
b. Sahbere diyor ki: "Bugün Kûfe´de nimet elde etmeyen kimse kalmadı.
İnsanların en mütevazi yaşayanı buğday ekmeği yiyor. Soğuk su içiyor,
gölgeler altında gölgeleniyor. İşte bunlar da nimetlerdendir.
Taberi
diyor ki: Âyet-i celilede Allah teala insana, dünyada kendisine verdiği
nimetlerden hesaba çekeceğini bildirmiştir. Bu nimetleri belli bir
şeyle kayıtlamamıştır. Bu itibarla Allanın, kuluna verdiği bütün
nimetlerden hesaba çekeceğini söylemek daha isabetlidir.[14]
Taberi Tefsiridir arkadasLar bu sekiLde tefsirLi okursanız ayetin neden nicin ve ne anLattıgını anLarsin....
-----
sên ' qönLümün yüKüsün ' omZumun DêqiL...AyPaRCaM