Ölüme Hazırlık Yapmak Bu dünya insanların eğitim yeridir. Allah
insanlara dünyada çeşitli sorumluluklar yüklemiş ve onlara gözetmeleri
gereken sınırları bildirmiştir. İnsan, bu sınırları gözettiği,
emredilenleri yerine getirip, yasaklanan şeylerden sakındığı ölçüde
ruhen olgunlaşır, aklı ve şuuru gelişir. Başına gelen olaylara
sabretmesini, hiçbir durumda Allah'n dininden taviz vermemeyi, her
durum karşısında Allah'a yönelip dönmeyi, yalnız O'dan yardım istemeyi
öğrenir. Allah'ı gereği gibi takdir etmeyi, O'na karşı içli bir sevgi
ve saygı dolu bir korku duymayı öğrenir, Allah'a karşı katıksız bir
iman ve tam bir teslimiyet kazanır. Allah'ın yarattığı nimetlerin
değerini gerçek manada anlar ve bu sayede Allah'a olan şükrü, sevgisi,
yakınlığı ve hayranlığı artar. Sonuçta, Allah'ın beğendiği üstün akla
ve ahlak özelliklerine sahip ideal bir mümin haline gelebilir. Bu
şekilde her yönüyle mükemmel yaratılmış olan cennete girmeye layık bir
insan haline olmayı umabilir. Her insan dünyada kendisine tanınan sürede
başına gelen sayısız olayla sınanır ve bu imtihandaki başarısı oranında
ebedi hayatında ceza veya mükafata kavuşur. AllahHiç kimse kendi
imtihanının ne zaman son bulacağını bilemez. Ölüm, Kuran'a bizlere
bildirildiği gibi süresi belirtilmiş bir yazıdır (Al-i İmran Suresi,
145) Bu süre bazen uzun, bazen de kısadır. Aslında en uzun olarak
tanımladığımız süre bile nadiren 70 ya da 80 senenin üzerine
çıkabilir.
Bu nedenle, uzun yaşama hesapları yapmak
yerine insan, Allah'a karşı sorumlu olduğunu ve hesap gününde bütün
yaptıklarının hesabını vereceğini bilerek, Kuran'ın ve Peygamberimiz
(sav)'in sünnetinin rehberliğinde, hak yola uygun olarak yaşamalıdır. Aksi
halde, sonsuz hayatı için bir hazırlık yapmaması, bunun için
kendisine tanınan bu tek ve son fırsatı değerlendirememesi ve ebediyen
cennetten mahrum kalması kendisi için gerçekten de çok acı bir durum
olur. Ebediyen cennetten mahrum olan biri sonsuz azap mekanı olan
cehenneme gidecek bir ahlak gösteriyor demektir. Bu nedenle dünyada
boşa geçen her saniye hem çok büyük bir kayıp hem de çok acı bir sonuca
doğru atılan yeni bir adımdır. İnsan unutmaya ve gaflete düşmeye müsait bir
varlıktır. İradesini kullanmayıp kendini günlük olayların akışına
kaptırırsa asıl dikkatini vermesi ve aklında tutması gereken konulardan
uzaklaşır. Allah'ın her yönden kendisini sarıp kuşattığını, her an
kendisini izlediğini, işittiğini, yaptığı her şeyin hesabını Allah'a
vereceğini, ölümü, cennetin ve cehennemin varlığını, kaderin dışında
hiçbir olayın meydana gelmeyeceğini, karşılaştığı her şeyde, her olayda
bir hayır olduğunu unutur. Gaflete düşerek, hayatının gerçek amacını aklından çıkarabilir.
Allah'ın farz kıldığı ibadetler bu unutkanlık ve gafleti yok eder,
müminin bilincini ve iradesini canlı tutar. Müminin sürekli olarak
Allah'a yönelip dönmesini sağlar ve Rabbimiz'in emirleri doğrultusunda
bir yaşam sürdürmesine yardımcı olur. Örneğin günde beş vakit namaz
kılmak için Allah'ın huzurunda duran mümin, Rabbimiz ile güçlü bir
manevi bağ kurar. İnsanın günlük hayatında karşısına çıkacak muhtemel olaylar için
önceden hazırlık yaptığı gibi, hatta daha da fazla, ölüm ve sonrası
için benzeri bir hazırlık yapması en mantıklı hareket olacaktır. Her
insan ölümden sonra karşılaşacağı olaylarla da tek başına muhatap
olacaktır. Ebedi kurtuluşu isteyen insanlara, Allah Kuran'da şöyle
emreder: Ey iman edenler, Allah'tan korkun.
Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın.
Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır. Kendileri
Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi
nefislerini unutturmuşolanlar gibi olmayın. İşte
onlar, fasık olanların ta kendileridir. (Haşr Suresi,
18-19) |